Regaib Gecesini Nasıl İhya Ederiz? Bu Gece Neler Yapmalı?
Biz Müslümanlar fırsat bilerek bu geceyi ihyâ etmeye gayret edelim. Gecenin ihyâ edilmesi için tecrübelerime dayanarak bazı tavsiyelerde bulunmak istiyorum:
1- Gece uykusuz geçirileceği için, çok ibadet edileceği için, gündüz bir miktar uyunursa geceye takviye olur. O’nun için Regaib gecesi olmadan önceki gündüzde, şöyle kendimizi ibadete daha iyi hazırlamak için uyumanızı tavsiye ederim.
2- Regaib gecesinde, “Radyo, televizyon seyredeceğim, evde takip edeceğim.” filân diye düşünmeyin, mutlaka bir camide olun! Çünkü camide olmak ile evde olmak arasında çok büyük farklar var… Camide kılınan namaz, evde kılınan namazdan yirmiyedi kat daha sevaplı, eğer mescid ise… Cuma namazı kılınan büyük cami ise, elli kat sevaplı… Bir de camiye giderken, gelirken attığın her adımdan insanın bir günahı affoluyor, bir hasene kazanıyor, bir derece de terfi ediyor, rütbesi yükseliyor.
Onun için Regaib gecesinde dikkat etmeniz gereken şeylerden birisi yatsı namazında mutlaka camide olacaksınız. Sabah namazında da mutlaka camide olacaksınız. Çünkü Hz. Osman (R.A.) den rivayete göre Resûlullah (S.A.V.) Efendimiz şöyle buyurdu:
“Kim yatsı namazını cemaatle kılarsa sanki gecenin yarısını ihya etmiş gibidir. Kim de sabahı da cemaatle kılmışsa gecenin tamamını ihya etmiş gibidir.”1 Bu mükâfatı kaçırmamak lâzım!
Yâni şöyle olabiliyor bazen: Regaib gecesini ihyâ edeceğim diye uykusuz kaldığı için sahur olur olmaz yemeğini yiyor. Ondan sonra da evinde namazı kılıp yatıyor. Bu yanlış… Sabah namazını camide kılmaya dikkat edin, Regaib gecesinde ve her zaman… Ama Regaib gecesinde özellikle bunu kaçırmamaya dikkat edin! Yatsı namazı ve sabah namazı camide olacak. Ondan sonraki zamanınızın bir kısmı camide olabilir, bir kısmı evinizde, kendi özel mekânınızda ibadet etmek tarzında olabilir.
Bu tavsiyelerden sonra bilahare yapacağımız ibadet ve duaların muhakkak kabul olunacağına ve ALLAH Teâlâ’nın biz kullarına olan ikram ve izzetinin bol olacağına inanarak, bu şuur ve idrak içerisinde Regaib Gecesi ve gündüzünü şöylece ihya etmeye çalışmalıyız:
1- Geceyi oruçlu olarak karşılayalım. Yani Receb ayının ilk perşembe günü oruç tutulmalıdır. Bu konuda birçok hadis-i şerifler vardır. Ebû Zer (R.A) den rivayete göre Resûlullah (S.A.V.) Efendimiz şöyle buyurdu:
“Receb ayının ilk günü kim oruç tutarsa; bu orucu, bir aylık orucun sevabına denk olur…”1
Abdulaziz’in, babasından yaptığı rivayete göre Hz. Peygamber (S.A.V.) Efendimiz şöyle buyurdu:
“Receb, büyük bir aydır. O ayda yapılan ibadet, taat ve iyiliklerin mükâfatını ALLAH Teâlâ kat kat yapar. Receb ayından kim bir gün oruç tutarsa, bir sene oruç tutmuş gibi sevab alır. Yedi gün oruç tutarsa, cehennemin yedi kapısı ona kapatılır. Sekiz gün oruç tutarsa, cennetin sekiz kapısı ona açılır. On gün oruç tutana ALLAH’tan her istediğini, ALLAH ona verir. On beş gün oruç tutana, semadan bir münadî, “geçmiş günahların bağışlandı, amelini yenile yani güzel amele devam et” diye seslenir. Receb ayında, kim oruç tutmayı artırırsa, ALLAH Teâlâ da sevap ve mükâfatlarını artırır…”2
2- Salat ü selâm okumak. Hz.Peygamber (S.A.V.) Efendimize hiç olmazsa bir tesbih salat ü selâm okumalıyız. Can ü gönülden, “Es-salatü ve’s-selamü aleyke ya Resûlellah” demeliyiz.
3- Bu mübarek gece kusur ve günahlarımızdan tevbe ve istiğfarda bulunmalıyız. En azından bir tesbih “Estağfirullah” demeliyiz. Diğer kutlu zamanlar gibi Regaib gecesi de, özümüze dönerek gaflet içinde geçen günlerimizi sorgulama, unutarak ve bilmeyerek işlediğimiz hatalara tevbe edip bağışlanma dileme, kendimizi ve irademizi yenileme zamanıdır. Regaib Kandili, ilâhi rıza ve desteği kazanacak işler yapmamız, iç dünyamıza dönüp kendimizi sorgulamamız, kulluk bilincine ulaşarak dua ve niyazda bulunmamız için güzel bir fırsattır. Bu gece ihsan edilip alınacak mağfiretin gönül ve ruh temizliğinden geçtiğini unutmayalım. Mükâfatların sınırsız olarak verildiği bu gece, kalplerimizin, duygu ve davranışlarımızın her türlü kötülükten arınması, dinimiz hakkında sağlıklı ve doğru bilgimizin artması, aramızdaki sevgi ve bağışlamanın hepimizi kucaklaması için yeni adımlar atma imkânıdır.
Tövbe, sadece belli günahları işleyenlerin başvuracağı bir af kapısı değil, herkesin yapması gereken bir ibadettir. Çünkü tövbe, ruhumuzu arındırmanın en güzel yollarından biri ve yeniden dirilişin bir vasıtasıdır. Kur’an-ı Kerim, ameli ne olursa olsun istisna koymaksızın herkesi tövbeye davet etmekte ve şöyle buyurmaktadır:
“…. Ey mü’minler! Hep birden, bütün günahlarınızdan ALLAH’a tevbe ediniz ki, felaha, kurtuluşa eresiniz.”3
Ruhi olgunluğun doruğuna yükselmiş peygamberlerle beşer arasında bu bakımdan fark yoktur. Egar el-Müzenî (R.A.)den rivayete göre Sevgili Peygamber (S.A.V.) Efendimiz:
“Ben günde 100 kez tevbe-istiğfar ederim”4 buyururken bu gerçeğe işaret etmektedir. Bu itibarla, idrak ettiğimiz Regaib gecesini eşsiz bir fırsat bilelim ve hayatımızın son kandili gibi kabul edelim. Kandil gecelerinin, ömür yapraklarının birer birer koptuğu, son Regaib gecesinden bu yana bir yıl daha yaşlanıldığını unutmayalım. Her anın, her zaman diliminin gereğini yapabilenler, hayatlarının sonunda pişman olmayacaklardır.
4- Kur’an-ı Kerîm okumalı, dinlenilmeli ve ayrıca Hz. Peygamber (S.A.V.) Efendimizin, ashabın, tabiinin, diğer büyüklerimizin, meşayıhımızın, akrabalarımızın özellikle analarımızın, babalarımızın ve bizi yetiştiren muhterem hocalarımızın, üzerimizde hakkı bulunan ve emeği geçen zevatın… Kısacası bütün Müslümanların ruhlarına Kur’an-ı Kerim okunmalıdır. Bir düşünelim! Bu akşam biz ölmüş olsaydık, kabirde olmuş olsaydık. Bize akrabalarımız, yakınlarımız, dostlarımız tarafından ne yapılmasını beklerdik. Biz de aynısını yapalım ki bize de arkamızdan gelenler yapsınlar!
5- Bütün Müslümanların mağfiret-i ilâhiyyeye, maddî ve manevî bütün hayırlara bereketlere nail olmaları, yeryüzünden zulüm ve küfrün kalkıp İslâm’ın hakim olması için de içtenlikle bol bol dua edilmelidir. Evet ALLAH Teâlâ’ya tam bir huşu içinde dua ve niyazda bulunmalıyız. Çünkü dua, rahmet kapılarının anahtarı, ibadetlerin özüdür, yalnızlaşan insanın sınırsız ve sonsuz kudret sahibi olan ALLAH’a yakarışı ve ona sığınışıdır, insanın yaratıcısına yaklaştığı en vasıtasız andır. Dua, sınırlı, sonlu ve aciz varlık olan insanın, sınırsız ve sonsuz kudret sahibi Rabbisi ile kurduğu bir köprüdür, Kadir-i Mutlak’ı imdada çağırmasıdır. Dua, kulluk şuuru içinde ve sıradan isteme anlamlarının ötesinde, ALLAH Teâlâ’nın Rablık ve ilahlık hakikatine en köklü bir sığınma hadisesidir.
“De ki: Kulluk ve duanız olmasa, Rabbim size ne diye değer versin ki!”5 ayet-i kerimesi buna işaret eder.
Bu sebeple, idrak ettiğimiz şu mübarek gecede, içimizi ve dışımızı bilen Rabbimize ellerimizi ve gönüllerimizi açıp dua edelim.
Receb ayı içerisinde zalimlere, kâfirlere, haksızlara beddua etmek tutar denilmiştir. “Ya Rabbi! Yeryüzünün neresinde olursa olsun, Müslümanlara zulmeden bu zalimleri, kâfirleri sana havale ediyoruz, kahr u perişan eyle, Ya Rabbi! Ya Rabbi! Sen Müslümanları halas eyle! Amin, ya Rabbel-alemin ve ya erhame’r-rahimin.”
Regaib gecesi; geçmişimizi değerlendirerek salih amellerimizin kabulünü talep etme, unutarak, bilmeyerek ve cehaletle işlediğimiz amellere tevbe ve af dileme açısından mükâfat alma zamanıdır. Yüce ALLAH’a verdiğimiz sözleri gereği olarak doğru yol üzerinde kalmak, kalben ve zihnen dalalete düşmemek ve düşürülmemek için de dil, gönül ve amel bütünlüğü içinde dua ve niyazda bulunmalıyız.
ALLAH Teâlâ’nın rahmetini ve mağfiretini çeken dua, insanın kendi üzerine düşen sorumlulukları fiili olarak yerine getirdikten sonra lisanen yaptığı bir yakarış ve sığınmadır. Duaya başlarken, Kur’an-ı Kerim’in bildirdiği ölçüleri esas alarak nefsimize, yaratana ve yaratılana karşı sorumluluklarımızı düşünerek başlamalı ve kendimizle hesaplaşmalıyız.
6- Namaz kılmak. Bu geceyi namaz kılarak ibadetle geçirmenin sevabı çok büyüktür. Regaib Gecesi ve gündüzündeki namazları cemaatle kılmaya son derece gayret göstermelidir. Kaza namazı bulunan kimseler, bu namazlarını kaza etmeye çalışmalıdırlar. Sadece farz namazları ve vitir namazı kaza edilmektedir. Sünnetler kaza edilmiyor. Kaza namazı kılarken bir defa ezan okunur ve her bir farz namaz için ayrı ayrı kamet getirilir. “Ya Rabbi! Vaktinde kılamadığım ilk (veya en son) sabah namazının farzını kaza etmeye niyet ettim” şeklinde niyet edilir, tekbir alınır ve namaza durulur. Diğer namazlar için de böylece niyet edilir. Kaza namazlarını kılarken hepsini aynı yerde değil de, ayrı ayrı yerlerde kılmak, yerlerin şahid olması ve secde ile şereflenmesi bakımından daha faziletlidir. Yani sabah namazını kıldığı yerin biraz ötesinde öğleyi ve O’nun yanında ikindiyi ve biraz ileri veya geri çekilerek diğerlerini kılmak, daha sevaplı olur.
Kaza namazı olmayan kimseler tekellüften kaçınmak suretiyle nafile namaz kılmalıdırlar. Hz.Peygamber (S.A.V.) Efendimiz bu gece pek çok ruhanî ahval ve ikrama kavuşmuş olmakla Yüce ALLAH’a şükür için on iki rekât namaz kılmıştır. Ayrıca tesbih namazı da kılınabilir.
Fakat bu gecede kılınacak namazın sünnet veya mendub olması hakkında kuvvetli bir delil bulunmamaktadır. Bu gecede toplanıp Regaib gecesi namazını cemaatle kılmanın bir bid’at olduğu açıkça ifade edilmektedir. Zaten teravih namazından başka hiç bir nafile namazını, birbirlerini çağırarak cemaatle kılmak sünnete muhalif olduğu için, mekruh olmaktan uzak değildir. Ancak bir yerde bulunan iki-üç kimsenin bu gibi namazları cemaatle kılmaları caiz görülmüştür. Enes b. Malik (R.A.) den rivayete göre Resûlullah (S.A.V.) Efendimiz şöyle buyurdu:
“Receb ayının ilk perşembe günü her kim oruç tutarsa, sonra da o günün akşamı yani cuma gecesi, akşamla yatsı arasında on iki rekat namaz kılar, her bir rekatında: Bir kere Fatiha suresi, Üç kere Kadr (inna enzelnahü) sûresi, on iki kere ihlas sûresi okur ve her iki rekatta bir selam verir. Bu namazı, kıldıktan sonra, bana şu salatı yetmiş kere okur:
اَللَّهُمَّ صَلِّ عَلَي مُحَمَّدٍ النَّبِيِّ اْلاُمِّيِّ وَعَلَى آلِهِ وَسَلِّمْ
“ALLAHümme salli ala Muhammedinin-Nebiyyi’l-ümmiyyi ve âlihi ve sellim. = Ey ALLAH’ım! Nebiyy-i Ümmî Muhammed’e ve O’nun âline salat ve selam eyle.” Bundan sonra, secde yapar ve secdede şu tesbih ve takdisi yetmiş kere okur:
سُبُّوحٌ قُدُّوسٌ رَبُّ الْمَلاَئِكَةِ وَالرُّوحِ
“Sübbûhün Kuddûsün Rabbü’l-melaiketi ve’r-ruh”
“Tam manası ile noksan sıfatlardan münezzeh, pek mukaddes olup meleklerin ve Ruh’un Rabbıdır.” Sonra secdeden başını kaldırır; şu duayı yetmiş kere okur:
رَبِّ اغْفِرْ وَارْحَمْ وَتَجَاوَزْ عَمَّا تَعْلَمْ فَاِنَّكَ اَنْتَ الْعَزِيزُ اْلاَعْظَمُ
“Rabbiğfir verham ve tecavez amma te’lem. Feinneke Azizü’l-A’zam. = Ey Rabbim! Beni mağfiret eyle, merhamet eyle. Bildiğin günahlarımdan geç, affet, çünkü sen Azizsin, en büyüksün.”
Bundan sonra, ikinci bir secde daha yapar. Birinci secdede okuduğunun aynısını okur. Daha sonra, secdede ne dileği var ise ALLAH Teâlâ’dan diler. O’nun bütün dilekleri yerine getirilir. Resûlullah (S.A.V.) Efendimiz devamla şöyle buyurdu: Canımı kudret elinde tutan ALLAH Teâlâ’ya yemin ederim ki, kadın veya erkek her kim bu namazı kılar ise, Alllah Teâlâ O’nun bütün günahlarını mağfiret eder. İsterse O’nun günahları deniz köpüğü, kumların sayısı, dağların ağırlığı, yağmurların damlaları veya ağaçların yaprakları kadar olsun. Ve o kimse, kendi yakınlarından yedi yüz kişiye kıyamet günü şefaatçi olur. Kabre girdiği ilk gece, bu namazının sevabı, tatlı dille-güler yüzle kendisine gelir; Ona şöyle der:
– Ey sevgili! Sevin! Bütün zorluklardan muhakkak kurtuldun. O kimse bu gelene sorar:
– Sen kimsin? VALLAHi! Senin yüzünden daha güzel yüzlü birini hiç görmedim! Senden daha tatlı konuşanı da hiç dinlemedim! Senin kokundan daha güzel kokulu birini de koklamadım! Ona şöyle der:
– Ey sevgili! Ben senin bir namazının sevabıyım. Falan sene Receb ayının şu gecesinde o namazı kılmıştın. Bu gece sana geldim ki; arkadaşın olayım, yalnızlığını gidereyim ve her ne ihtiyacın varsa onu göreyim. Kıyamet günü, sura üfürüldüğü zaman kıyamet günü toplanılan Arasat meydanında sana başının üstünde gölgelik edeceğim. Artık sevin! Yüce Mevla’dan sana gelecek hayır hiç eksik olmayacak.”6
7- Regaib gecesi gündüzünde mezarlar, yakınlarımızın kabirlerini ziyaret etmeli, ruhlarına Kur’an-ı Kerim okumalı, dua etmeli, onlar için de ALLAH Teâlâ’dan afv ü mağfiret dilenmelidir.
8- Regaib gecesi ve gündüzünde fakir fukarayı, yetim ve kimsesizleri görüp gözetmek, ihtiyaç içerisinde kıvranan din kardeşlerimizin yardımlarına koşmak, onlara imkânlar ölçüsünce tasaddukta bulunmak mutlaka yapmamız lâzım gelen bir husustur.
Bu mübarek Regaib gecesi münasebetiyle, kendimize dönelim, kalabalıklar arasında yalnızlığı ve iç hesaplaşmayı yakalayıp günahlarımıza tevbe edelim. Kendimiz, ailemiz, ülkemiz, bütün Müslümanlar ve insanlık için ALLAH’a dua ve niyazda bulunalım.
Din kardeşlerimizle de tebrikleşelim, varsa dargınlarımızla barışalım. Bu gece dargınlıklara, kırgınlıklara son vermek, nefretin yerine sevgiyi, saygıyı, hoşgörüyü, dostluk ve kardeşliği hâkim kılmak için de bize önemli fırsatlar sunmaktadır. Bu gece kırık kalpleri onaralım. Anne-babalarımızı ziyaret ederek dualarını almaya çalışalım. Akraba, eş-dost yakın ise bizzat ziyaret edilmeli, ziyaret mümkün olmayanları mektupla, telefonla, telgrafla veya mesajla tebrik etmelidir.
Böyle mübarek gecelerin manevi havası içinde birbirimize sevgi ile yaklaşmalıyız. İçimizdeki kin ve düşmanlıkları atmalı, kardeşçe kucaklaş-malıyız. Hep birlikte bu asil milletin yükselmesi için çalışmalıyız. Dini duygu ve düşüncelerin yaygınlaştığı bugünlerde, hayatımızda yeni sayfalar açarak; kardeşliğimizi kuvvetlendirmeli, hoşgörü, sevgi ve saygıyı elden bırakmamalı, yardımlaşmanın ve dostluğun en güzel örneklerini sergilemeliyiz. Hayatımızdan kini ve nefreti uzaklaştırmalı, düşmanlığı, karamsarlığı ve ümitsizliği kovmalıyız. Toplumun kaynaşmasında ve bütünleşmesinde, ülkemizin kalkınmasında, milletimizin huzur ve refahında üzerimize düşeni yapmalıyız. Kırdığımız gönülleri tamir etmeli, dargın olduğumuz kardeşlerimizle hemen barışmalıyız. Açları doyurmalı, yoksullara ve kimsesizlere yardım elini uzatmalı, hastaları ve düşkünleri ziyaret etmeliyiz. Anne-Baba ve akrabalarla ilişkilerimizi, komşularımız ve çevremizle münasebetlerimizi güçlendirmeliyiz. Dünyaya gelmemize vesile olan anne-babamızın hayır dualarını mutlaka almalıyız. Böyle yapacak olursak Yüce Rabbimizin rızasına ermiş oluruz.
9- Dinimizce aziz ve mübarek kabul edilen diğer zamanlar, geceler gibi bu mübarek gece hakkında da aile efradımıza, özellikle çocuklarımıza lüzumlu bilgileri vermeli, mana ve ehemmiyetini anlatmalı ve benimsetmeliyiz. Böylece onların da bu gecenin feyzinden istifade etmelerine vesile olalım. Bu sebeple bu gece çoluk-çocuğu sevindirelim. Maddi imkânlar elverdiği ölçüde eşimize, çocuklarımıza, bu mübarek gece hatırasına bir hediye alarak, bu mübarek gecenin zihinlerde daha etkili bir şekilde yer almasını sağlayalım. Böylece bu mübarek gecenin güzelliğinden ailece istifade edelim. Hiç şüphe yok ki, dinimize karşı duyduğumuz sevgi ve hürmet ana-babalarımızın bize bıraktığı güzel bir mirastır. Bu miras, bizden de çocuklarımıza kalabilecek olan en değerli mirastır.
10- Diğer kutlu zamanlar gibi Regaib gecesi de, geçici hevesler ve sonu gelmez emeller peşinde bir koşuşturma içerisinde geçen hayatımızda bize bir soluklanma, durup düşünme, iç dünyamıza dönüp geçmişimizin bir muhasebesini yapma fırsatı sunar.
Şimdi bize düşen, bu gecede nefsimizin ve hayatımızın muhasebesini yapmaktır. Hayatımızın hesabını yaparak kârımızın ve zararımızın bilânçosunu çıkarmaktır. Hangimizin elinde bir sene daha yaşayacağımıza dair bir garanti vardır. Ölümü akıllarından bile geçirmeyen milyonlarca kişi, bu geçen bir sene içinde dünya denilen yerden ahirete intikal etti. Bizler de biliyoruz ki, ömür sermayemiz her geçen gün bitmekte, buna karşılık birçoklarımızın günahları artmaktadır.
İşte her gün artan günah yükünden kurtulmak için ALLAH’ın bizlere bahşettiği Regaib Gecesi lütfundan istifade edelim. Böyle gün ve geceleri ganimet bilelim. ALLAH’ın açık olan tevbe kapısına iltica edelim. Geliniz hep beraber, şu mübarek gecede nefsimizin ve hayatımızın muhasebesini yapalım. Bir yıllık kâr ve zararımızın bilânçosunu çıkaralım. Âbid isek ibadetimizin, zahid isek zühdümüzün, günahkâr isek günahlarımızın, âlimsek ilmimizin, zengin isek servetimizin, fakir isek sabrımızın, hayırsever isek yardımlarımızın ALLAH Teâlâ katındaki değeri nedir ve ne değildir diye geliniz uzun uzadıya düşünelim, tefekkür edelim.
İçinde bulunduğumuz Receb ayının kıymetini bilelim. Receb ALLAH Teâlâ’nın ayıdır, günahları bağışlar. Enes b. Malik (R.A.)den rivayete göre Hz.Peygamber (S.A.V.) Efendimiz, Receb ayına girdiği zaman:
اَللَّهُمَّ بَارِكْ لَنَا فِي رَجَبَ وَشَعْبَانَ وَبَلِّغْنَا رَمَضَانَ
“ALLAHümme bârik lenâ fî Recebe ve Şaban ve belliğnâ Ramazan. = Ey ALLAH’ım! Receb ve Şaban ayını bize mubarek kıl. Ve bizi Ramazana ulaştır.”7 diye dua ederlerdi.
Bu duygu ve düşüncelerle bütün mü’minlerin Regaib Gecelerini tebrik ediyor, daha nice Regaib gecelerine sıhhat ve afiyetle erişmemizi ve bu mübarek gecenin Rabbimizin istediği manada ihya edilmesini, değerlendirilmesini ve bu mübarek gecenin mü’minlerin mağfiret-i ilâhiyeye nail olmalarına, tüm İslâm aleminin birlik ve dirliğine, dünyanın pek çok yerinde haksızlığa ve saldırıya uğramış Müslüman kardeşlerimizin kurtuluşlarına, insanlığın hidayet ve barışına, huzur ve saadetine; dünyanın değişik bölgelerinde akan kan ve gözyaşının durmasına, insanlığın ortak huzurunu tehdit eden terör ve şiddetin, savaş ve düşmanlığın yerini birbirimizi olanca farklılıklarımızla severek ve sayarak barış içinde yaşama sorumluluğunun almasına, maddî ve manevî hayırlara-bereketlere vesile olmasını Cenab-ı Hakk’tan dilerim. ALLAH Teâlâ cümlemizi, bu mübarek gecede afv ü mağfirete nail olan kullarından eylesin. Amin.
YASAL UYARI: Yayınlanan yazı ve haberlerin tüm hakları Medresetul Mahmudiyye’ye aittir. Kaynak gösterilse dahi yazı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Bu haber veya yazı sadece sayfadaki paylaşma butonu kullanılarak paylaşılabilinir…
Etiketler:gece, ihya, kandil, namaz, neler yapılır, oruç, regaib, regaip