Berat Gecesi Nasıl İhya Edilmelidir? Berat Gecesi Rehberi
Allah Teâlâ’ya hamd olsun, bir Berat gecesini daha idrakimiz nasip ve müyesser oldu. Binaenaleyh bu nimetin kadrini bilerek şükrünü ödemek mecburiyetindeyiz. Esasen Berat gecesinin ihya edilmesi, her mü’min için ulvi bir vazifedir. Bu mübarek geceden gerektiği şekilde istifade etmeliyiz. Geçmiş hata, kusur ve günahlarımızdan pişmanlık duyarak bunları bir daha işlememeye söz vermeli, söz ve fiillerimizin Kur’an-ı Kerim ve Sünnete uygun olup olmadığının muhasebesini yapmalıyız. Dargınlık, kırgınlık, kin ve nefretin yerine sevgiyi, saygıyı, hoşgörüyü, dostluk ve kardeşliği hâkim kılmalıyız. Yetimlerin, kimsesizlerin, fakir ve muhtaçların yüzünü güldürmeli, onlara yardım elimizi uzatmalıyız.
Böyle mübarek fırsatlardan faydalanıp affolunmamıza vesile olacak hayırlı işlerle meşgul olalım. Günah sayılan hareketlerden sakınalım. Bu gecede yapacağımız dua ve ibadetlerimizin muhakkak kabul olunacağına ve Allah Teâlâ’nın biz kullarına olan lutfu, ikram ve izzetinin bol olacağına inanarak bu geceyi ihya etmeye gayret gösterelim. Bu fırsat bir daha insanın eline ya geçer, ya geçmez.
Hani dedelerimiz, ninelerimiz! Hani annemiz, babamız! Hani dostlarımız, kardeşlerimiz! Hani geçen sene aramızda bulunan dost ve ahbaplarımız. Nereye gittiler? Niçin aramızda yoklar? Unutmayalım ki, onları sinelerine çeken kara toprak yakında bizi de çekecek.. Binaenaleyh bu mübarek Berat gecesini derlenip toparlanmamıza vesile kılmalıyız.
Berat gecesi, Yüce Allah’ın af ve mağfiretinin istendiği, umut, huzur ve ilahî müjdelerle dolu bir gecedir. Rasûlullah ﷺ Efendimiz bu gecede Cenab-ı Allah’ın kendisinden bağışlanma dileyenleri affedeceğini, içtenlikle yapılan duaları kabul edeceğini haber vermişlerdir. Berat gecesi, tövbe ederek yanlış yoldan dönmek, günahların kalplerde bıraktığı kirlilikten arınmak, ilahi affa ve rahmete ulaşmak, davranışlarına çeki düzen verip iyiye ve güzele yönelmek isteyenlerin önüne açılmış bir fırsat kapısıdır. Bu nedenle, bu mübarek gece ve onu izleyen günler, Yaratıcımıza, ailemize, çocuklarımıza, milletimize ve tüm insanlığa karşı görev ve sorumluluklarımızın olduğunu bir kez daha hatırlamaya ve hatırlatmaya, yanlış ve kusurlarımızdan dönmeye vesile olmalıdır.
Bu sebeple, idrak etmekle şeref duyduğumuz bu gece, Allah’a samimiyetle bağlanan kalplerin, açılan ellerin, yalvaran dillerin boş dönmeyeceği inancıyla; başta İslam âleminin aziz ve mansur olması, ülkemizin ve milletimizin birliği, dirliği, huzuru ve geleceği için; solan yüzlerin gülmesi, kaybolan ümitlerin tekrar gelmesi, sevgi, saygı, barış, hoşgörü ve kardeşliğin hâkim olması, kötülük ve düşmanlıkların ortadan kalkması, fakirlik ve tembellikten kurtulması, vatanımızın her köşesinden başarı ve kalkınma seslerinin yükselmesi, gönüllerimizin aydınlanması ve manevi huzurla dolması için, hepimiz yeniden düşünmeli, çalışmalı ve dua etmeliyiz.
İçinde yaşadığımız bu zaman, maddi ve manevi yönden uyanık olma zamanıdır. Çünkü dünyadaki hızlı gelişim ve değişim, bir taraftan insanları kısa zamanda etkisi altına almakta, diğer taraftan da kendilerine, kültürel değerlerine, inanç ve ahlaki ölçülerine yabancılaştırmaktadır. İlim ve teknolojide sağlanan gelişmeler dünyamızı küçültmüş, insanlık maddi manada çok büyük imkanlara ve rahata kavuşmasına karşılık milli ve manevi çeşitli problemlerle karşı karşıya gelmiştir. Bu durumdan, ülkemizin ve insanımızın etkilenmemesi elbette düşünülemez. Nitekim, bu alandaki olumsuz örnekleri zaman zaman basın ve yayın kuruluşlarından ibret ve üzüntü ile izlemekteyiz.
Milletimize Allah’ın büyük bir lutfu olan ülkemiz, coğrafi ve stratejik konumu itibariyle önemli bir yerde bulunmaktadır. Doğal zenginliklerimiz ve güzelliklerimiz, şanlı geçmişimiz, manevi duygularla ve imanımızla güç kazanan zengin kültürümüz, dost olmayan kimi ülke ve milletleri, kaos ortamı meydana getiren çalışmalar yapmaya sevk etmektedir. Bu nedenle, ülkemizi içten ve dıştan zayıflatmak, insanlarımız arasında huzuru ve barışı bozmak, manevi değerlerimize ve mabetlerimize ilgiyi azaltmak, aile kültürümüzü sarsmak, gençler ve çocuklar arasında alkol ve uyuşturucu bağımlılığını yaygınlaştırmak, ırk ve mezhep çatışmalarına yöneltmek için her yolu denemektedirler.
Kendi değerlerimizle, dünya toplumları arasında hak ettiğimiz yeri almamızın zaruret haline geldiği bugünlerde, devlet-millet ve fertler olarak vakit geçirmeden üzerimize düşeni yapmak zorundayız. Başarılar, toplumu bütünleştirir ve birbirine kenetler. Başarısızlıklar ise; toplumu dağıtır, başkalarına muhtaç haline getirir. Sorumsuzluk ve kendinden başka kimseyi düşünmeme anlayışının yaygınlaşması da, kimlik ve kişilik kaymalarına sebep olur.
Bu mübarek geceyi sakın gafletle geçirmeyelim. Bilhassa böyle gecelerde rahmet ve mağfiret pınarları gürül gürül akarken gönül kaplarımızı doldurmazsak, boş bırakırsak yazık olur. İçimizdeki hararet, ruhumuzdaki susuzluk devam edip gider. İnsan denilen varlık ne tuhaftır. Hem hararetten, susuzluktan yana-yakıla şikayette bulunur; hem de bu harareti dindirecek, bu susuzluğu giderecek bin bir imkân yanında ve bin bir fırsat önünde iken onlardan faydalanmayı düşünmez.
Müminler için bu gece, hem af, mağfiret ve ilahi rahmete kavuşma vesilesi, hem de birlik, beraberlik ve kardeşlik duygularını en yoğun bir şekilde yaşadıkları bir fırsattır. Bu gecede kırgınlara son verilir, gönüller alınır, fakir fukara hatırlanır. Bu sebepledir ki asırlar boyu bu topraklar üzerinde yaşayan Müslüman ecdadımız, bu geceyi diğer kutsal geceler gibi, dini hayata derinlik kazandıran bir değer olarak görmüşler ve onu nefisleri kontrol altına almanın bir fırsatı olarak değerlendirmişlerdir.
Bunalan ruhlar için bu gece gerçekten bulunmaz bir fırsattır. Bu gece, kulluk esprisi içinde Allah’ın ilahlık hakikatine en köklü anlamda bir sığınma anlamı taşıyan ve ibadetin özü olan dualarla en güzel bir şekilde değerlendirilmeli, günahlardan arınmak için Yüce Allah’a yalvarıp yakarılmalı, tövbe ve istiğfarda bulunulmalıdır.
Elhamdülillâh bir Berat gecesine daha kavuştuk. Gerçekten hem fert ve hem de ümmet olarak, Allah Teâlâ’nın sınırsız afv ü mağfiret, yardım ve bereketinden istifade etmek üzere, bu mübarek geceye erişmenin heyecan ve mutluluğunu yaşıyoruz. Berat gecesi; iman, ibadet ve düşünce bakımından insanın kendisini yenilemesi, geçmişini muhasebe etmesi, geleceğini planlaması ve ümitlerini tazelemesi için önüne konulan büyük bir fırsattır. Binaenaleyh bu fırsatı çok iyi değerlendirmemiz gerekir. Bu mübarek gecede, Allah Teâlâ’nın emir ve yasakları doğrultusunda; Rasûlullah ﷺ Efendimizin tavsiyeleri ışığında ruhumuzun gelişmesi ve olgunlaşması için düşünce ve davranış biçimlerimizi gözden geçirmeliyiz. İçimizdeki manevi duyguların sesine kulak vererek, günahlarımıza tövbe etmeyi, kendimiz, ailemiz, ülkemiz ve bütün Müslümanlar, insanlık için Allah Teâlâ’ya dua ve niyazda bulunmayı ihmal etmeyelim.
Zamanın bütünü kıymetli ve insanlar tarafından değerlendirilmek için verilmiş en büyük nimettir. Ancak öyle an ve zamanlar var ki Cenab-ı Hakk’ın o ana verdiği kutsî bir özelliğinden dolayı o an bir anda binlerce yıllık anları ihata edebilecek bir berekete kavuşur. İşte bu büyüklerimiz bizlere bu anları hakkıyla değerlendirip, duaları bu mübarek ve özel anlarda yapmamızı hal ve hareketleriyle gösteriyorlar. Bu gece Rahmet meleklerinin Rahmete susamış müminleri hayır hasenat işlemeye, ibadet ve itaatte bulunmaya teşvik ettikleri bir mübarek gecedir. Bu gecede Rahmetin huşu ile edilen dualara, umutla açılan ellere, nura hasret gönüllere sağnak sağnak yağacağı bir gecedir.
Müslümanlar için çok kıymetli olan bu geceyi ve mübarek üç ayları uyanık bir şekilde geçirmeliyiz. Günahlarımıza, yanlış tutum ve davranışlarımıza tövbe etmeli, hatalı yolda isek hemen dönmeliyiz. Yüce Rabbımıza karşı eksik olan kulluğumuzu tamamlamaya çalışmalıyız.
Berat gecesini idrak edip ihya ederken bir de şu hususu iyice tefekkür etmemiz gerekir. Berat gecesi neden mübarek, büyük bir gece oldu? Evet neden? Çünkü Kur’an-ı Kerim bu mübarek gecede Levh-i Mahfuzdan dünya semasına indirildi de ondan… O halde bu mübarek gecede Kur’an-ı Kerim ile olan ilgi ve alâkamızı, münasebetimizi iyice gözden geçirmemiz gerekiyor. Kur’an-ı Kerim’i biz okuyabiliyor muyuz? Eşimiz ve çocuklarımız okumasını biliyor mu? Kur’an-ı Kerim’i şahsi hayatımıza, iş hayatımıza ve ev hayatımıza uygulayabiliyor muyuz? Abdullah b. Mesud radiyallahu anh’den rivayete göre, Rasûlullah ﷺ Efendimiz:
“Kur’an-ı Azimüşşan bazılarına şefaat, yardım edici ve şefaati makbuldür. Bazılarına karşı haklı bir davacıdır. Her kim onu önüne koyar, O’na uyarsa, Kur’an-ı Kerim onu cennete götürür. Her kim onu arkasına kor, onunla amel etmezse onu da cehenneme sevkeder” buyurdu. Şimdi bir düşünelim, iyice tefekkür edelim:
a- Bugün ölsek, Kur’an-ı Kerîm bizim hakkımızda şefaatçi mi olur? Yoksa davacı mı, şikâyetçi mi olur?
b- Kur’an-ı Kerîm bizim hayatımızın neresinde? Evet iş hayatımızın neresinde, ev hayatımızın neresinde?
Evet bütün bu hususları iyice gözden geçirmemiz ve eksikliklerimizi telâfi etmeye karar vermemiz gerekir. İşte o zaman gerçek manada Berat gecesini idrak ve ihya etmiş oluruz. Yoksa biraz istiğfar, biraz dua ve biraz da kaza ve nafile namaz kılmakla kendimizi avutmayalım. Bir düşünelim! Biz neyi kutluyoruz? Kur’an-ı Kerim’in Levh-i mahfuz’dan dünya semasına indirilişinin yıl dönümü… O halde şahsi, ev ve iş hayatımıza Kur’an-ı Kerim hâkim olmadan Berat gecesi kutlanır mı? Gelin-damat olmadan düğün yapılır mı?
Bütün Medresetul Mahmudiyye ekibi olarak Leyle-i Mübareke olan Berat gecenizi tebrik ederiz.
Etiketler:beraat, beraat gecesi, beraat kandili, ihya