Özel Haber »

“Sünnilik Ve Şiilik Diye Bir Dinimiz Yoktur” Sözüne Dair İlmi Tahlil

Son günlerden çokça tartışılan “Bizim Sünnîlik diye bir dinimiz yoktur, Şia diye bir dinimiz yoktur, tek dinimiz İslâm’dır” sözünün ilmi ve tarihi açıdan tahlili.

Devamını Oku... »
Makaleler

İslam, İbadet Rehberi, Fıkıh, Akaid, Tefsir, Güncel Yorumlar

Reddiyeler

Batıl Fırkalar, Batıl İnançlar, Bidatlar, Güncel Reddiyeler, Dinler Arası Diyalog

Kültür – Tarih

İslam Tarihi, Osmanlı Tarihi, Padişahlar, Tarihi Arşiv belgeleri, Vesikalar, Mecmua nüshaları

Unutulmuş Sünnetler

Sünnetin Önemi, Günlük Sünnetler, Hilye-i Şerif, Siyer-i Nebi, Riyazü’s Salihin

Boykot Kelimeler

Uydurma, Yersiz, Manasız, Boykot Kelimeler

Anasayfa » Mahmudiyye Özel


Düşman Çareyi Hocalarda(!) Buldu! Hangi Hocalar mı?

logoİngiliz Bahriye Nazırı (Deniz Savunma Bakanı) Winston Leonard Spencer Churchill’in Çanakkale harbi sonrası Lordlar Kamarası’nda yaptığı şu beyanatı rivayet edilir; eline Kur’an-ı Kerim alır ve:

-“Biz Çanakkale’de Türklerle değil, onların Allah’larıyla harbettik (savaştık) ve Allah’larına kuvvetimiz kifayet etmedi (yetmedi). Müslümanların elinden bu kitaplarını almadan veya kitaplarından uzaklaştırmadan onlara bir şey yapamayız.”

Bu kararı alan düşman meclisi bu minval (yol) da olan tatbiklerinin neticelerinden biri olarak, İslam diyarlarına Yunan felsefesini ve maarif (eğitim) tertibatını (sistemini) dâhil ederek; evvela hem Şeriat ilimleri (Tefsir-Fıkıh-Hadis-Kelam) hem Yunan Felsefesi okunsun dediler. Bir zaman sonra şeriat ilimlerini külliyen (tamamen) lağvettiler (kaldırdılar). Mekteplerde (okullarda) ve sair kurumlarda Şeriat ilimlerinin tedrisatının (okutulmasının) memnuiyeti (yasaklanması) ile geriye sadece dünyevi ilimler ve felsefe kaldı. “Millet Ay’a gidiyor, siz hala…” diye ibtida eden (başlayan) cümleler ile efkâr-ı umumiyeye (halkın düşüncesine) “İslam terakkimize (yükselme ve gelişmemize) mani(engel)dir” fikrini tesahup ettirdiler (benimsettiler). Kur’an husumetleri o derecede idi ki, halk ile Kur’an arasında olan irtibatı külliyen (tamamen) bitirmek için evvela “Terakkiye (gelişmeye) mani (engel)” safsatası ile İslam harflerini lağvederek (kaldırarak) Latin harflerini kabul ettiler ve irtibatı nihayete erdirmek için lisanımızda (dilimizde) mevcut Kurani kelimeleri ihraç ettiler. Bu sayede Müslümanların ilmi mertebe (seviye)lerini cehalet derecesine ıskat ederek (düşürerek) hezimete (yenilgiye) ve zelil (alçak) olmaya mahkûm ettiler.

Lakin asıl maksat olan ahlak ve maneviyatı bitirme gayesi hâsıl olmuyordu. Cahilde olsa halkın, ahlak ve maneviyatı asıl olan planlarına mani idi. Bunun üzerine, Portekiz’i uzun seneler demir yumrukla idare eden diktatör António de Oliveira Salazar’ın halkı “3 F” ile uyuttuğunu söylediği 3F, yani Fado (altkültür), Fiesta (eğlence), Futbol, sistemi tatbik edildi. Televizyon ve medya vasıtası ile tatbik edilen bu sistem halkın gafletine gaflet katarak, edep ve ahlak hudut(sınır)larını zorlayan neşriyat (yayınlar) ile ahlaksızlık ve kabalık aşısını yapmış oldu. Fado taktiği sayesinde İslam kültürü ve mantığından uzaklaşan halk, fiesta yani mastarı “tevakkuf etmek (bir yerde durmak, beklemek)” manasına gelen eğlence ismi altında A’dan Z’ye olmak üzere divane (çılgın) bir hale getirildi. Üçüncü F’nin tatbiki ile ise adeta “Futbol ile yat, futbol ile kalk” tertibatı (sistemi) mucibince (gereğince); Futbol müsabakasının kendi, tefsirleri, şerhleri ve haşiyeleri, televizyon, internet ve gazeteler vasıtası ile dayatıldı. Tarihi, kültürel veya dini bir sual karşısında hiçbir fikri olmayan halk, futbol hakkında müthiş bir öz güven patlaması yaşarcasına, saatlerce izah yapabilir hale geldi. Neticede 3F tatbikatı ile ilim, amel ve ihlasa vakit bulamayan, çok meşgul olduğu halde boş bir nesil meydana getirildi.

Peki, halkın elinde kalan son ve en muteber sermayesi olan maneviyatın tahrip olması için ne yapılması gerekiyordu? Düşman meclisi öncelikle bu işe, maneviyatın membaını (kaynağını) tespit etmek ile başladı, maneviyatın membaı kimdi? Elbette İslam uleması ve mutasavvıf mürşitler. Zira adeta imanı tozlanmış olan halkı, tozunu üflercesine ilim ile irşad edip, maneviyat ile hüviyeti asliyesi(özü)ne kalbetmek (çevirmek) onlar için çok kolay olduğunun şuurunda idiler. Derhal işe koyulan düşman meclisleri evvela ulema ve şeyhleri, zelil ve rezil etmek adına bin bir nevi (çeşit) desise (hile) ile hocalar kötülendi, yobaz ve gerici ilan edildi. Fakat bu zehirde Cihan Devleti varisi olan aziz halka tam manada tesir edemedi. Bir yerde hata ediyorlardı!

Ve… Neticede mutlak çareyi hocalarda(!) buldular. Hangi hocalar mı?

–          Asırlardır en azılı kâfirlerin dahi yapamadığını yapan hocalar,

–          Halkın en büyük kaynağı olan maneviyat membaının katili hocalar,

–          Düşman meclisleri ile irtibatlı ve vazifeli hocalar,

–          “Yahudi ve Hristiyanlar Cennet’e girecek” diyen hocalar,

–          Belki pire için yorgan yakmasa bile menfaati için vatanını bile yakmaya hazır olan hocalar,

–          Namaz 3 vakittir diyen hocalar,

–          Hayızlı kadın Oruç tutabilir diyen hocalar,

–          Ehli Tasavvufa müşrik diyen hocalar,

–          Hazreti Muaviye (Radıyallahu Anh)’a hakaret eden hocalar,

–          Papanın hizmetlerinin bir parçası olmak isteyen hocalar,

–          Dinini kâğıt parçaları karşılığında satmış hocalar,

–          Osmanlı Devletine zalim, hain, müşrik diyen hocalar,

–          “Şefaat ya Resulallah” diyeni kâfir ilan eden hocalar,

–          Kemalist hocalar,

–          “Mezhepler sonradan uydurma, mezhepler bidattir” diyen hocalar,

–          Efendimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) için bizden hiçbir farkı yok diyen hocalar,

–          “Sahabe Muhammed’e karizma katmak için yarıştı” diyen hocalar,

–          Rabıta, Tevessül, Tasavvuf şirktir diyen hocalar,

–          Müfteri (iftira eden) hocalar,

–          Müfsid (ifsad eden) hocalar,

–          Mübtel (iptal edilmiş) hocalar,

–          Mübtezel (hakir, itibarsız) hocalar,

–          “Allah (cc) arşa senin benim gibi oturdu” diyen hocalar.

–          Müslümanların ruhunu çalan hocalar,

–          Aklı ve mantığı, nasdan (ayet ve hadisten) öne koyan hocalar,

–          Kadere imana “tartışmalı bir fazlalık” diyen hocalar,

–          Osmanlı “Evlat katili, caniler idi” diyen hocalar,

–          1400 yıllık İslam âlemini dalalette kendini hidayette ilan eden hocalar,

–          İlim, amel, ihlas hırsızı hocalar,

–          …

Ve daha niceleri…

Makalemi, Osmanlı Devletinin son döneminde yaşamış Padişah Sultan Abdülmecit Han’ın mürşidi, Yanyalı es-Seyyid Mustafa İsmet Garibullah Efendi Hazretlerinin, Risale-i Kusiyye isimli eserinden adeta bu müşküllerimize çare olacak bir beyit ve izahı ile hitama erdirmek (bitirmek) istiyorum;

Ya şimdi bir fesat koptu cihanda,
Hevay-ı nefse düştü nas bu anda,
Eğer âlim, eğer âbid, bu şanda,
Hadis, Tefsir, Fıkıh kaldı nihanda,
Bu nasdan ayrılıp Hakk’a gidelim.
Cemali ba kemale seyridelim.

“Ya şimdi bir fesat koptu cihanda”
“Dünyada şimdi bir fesat koptu”

Yeni pişirilen bir yemek salahtır, çok durmakla ekşise ve küflense bu fesattır. İnsan da farzları, vacipleri, sünnetleri, müstehapları, edepleri yapsa, haram ve mekruhlardan kaçsa salâh durumundadır. Bunun tersi halde ise o fesattadır.

“Hevay-ı nefse düştü nas bu anda”
“İnsanlar bu zamanda Rablerinin yoluna düşecekleri yerde, Resulullah’ın izini izleyecekleri yerde nefislerinin arzularını tatbik yoluna düştüler.”

“Eğer âlim, eğer âbid, bu şanda”
“Alimi de Abidi de bu haldedir.”

“Hadis, Tefsir, Fıkıh kaldı nihanda”
“Hadis, Tefsir, Fıkıh ilimleri gizlilerde kaldı, onlara bakan kalmadı.”

“Bu nasdan ayrılıp Hakk’a gidelim,
Cemali ba kemale seyridelim.”

“Bu (nefislerinin isteklerine uyan, Hadis, Tefsir, Fıkıh ilimlerine uymayan) insanlardan kaçıp Hakk’a gidelim.”

Zira dünya şeytansız olmaz. Bütün bu sapık fırkalar bizler için imtihandır. Bu münasebet ile dinimizi mutlak suretle güzel öğrenelim ve Rabbimize sığınalım ki, bizleri de böyle şeytanlar aldatmasın, zira;

Bir gün Peygamber Efendimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem), Ebu Zer (Radıyallahu Anh)’a: “Ya Eba Zer! İns ve cin şeytanından Allah’a sığındın mı?” buyurdu.

Ebu Zer (Radıyallahu Anh): “Ey Allah’ın Resulü! İnsanların da şeytanı var mı?” dedi.

Bunun üzerine Peygamber Efendimiz: “Evet! Onlar cin şeytanlarından daha şerlidir.” buyurmuştur…

 

Etiketler:, , , , , ,