Mübarek Geceleri En İyi Şekilde Değerlendirme Rehberi
Yapacağımız ibadet ve duaların muhakkak kabul olunacağına ve ALLAH Teâlâ’nın biz kullarına olan ikram ve izzetinin bol olacağına inanarak, bu şuur ve idrak içerisinde Berat Gecesi ve gündüzünü şöylece ihya etmeye çalışmalıyız:
1- Geceyi oruçlu olarak karşılamak, geceyi ibadetle geçirmek ve ertesi gün yani Berat günü oruç tutmak. Hz. Ali (R.A.) den rivayete göre Hz.Peygamber (S.A.V.) Efendimiz şöyle buyurmuşlardır:
“Şaban ayının yarısı yani Berat gecesi olduğu zaman kalkınız, o geceyi ibadetle geçiriniz, gündüzünde de oruç tutunuz…”1 Binaenaleyh Şaban ayının 14 ve 15. gündüzünü mutlaka oruçlu geçirmeliyiz. Dedikodudan, yalandan, harama bakmaktan sakınmalıyız.
2- İftarımızı yapıp ALLAH Teâlâ’ya şükrettikten ve akşam namazından sonra, üç defa Yasin-i Şerif okunacaktır. Her Yasin’den sonra bir defa Berat duası okunacaktır. İlki, Cenab-ı Hak’tan hayırlı ve uzun ömür isteği, kaza ve belâ’dan emin olmak; ikincisi, helâl bol rızık temennisi; üçüncüsü de son nefesinde hüsn-i hatime, kâmil imanla ölmek niyeti ile okunacaktır.
Berat gecesi duasını diğer cevaplarımızda bulabilirsiniz.
3- Namaz kılmak. Bu geceyi namaz kılarak ibadetle geçirmenin sevabı çok büyüktür. Berat gecesi ve gündüzündeki namazları cemaatle kılmaya son derece gayret göstermelidir. Bu gecede ibadet etmenin ve nafile namaz kılmanın çok sevabı vardır. Fakat Berat gecesine mahsus, şekli muayyen ve kılınması sünnet olan bir namaz yoktur. Bu gece kılınacak olan nafile namazına: “Salatu’l-hayır=hayır namazı” denilmiştir ki, birçok rivayette yüz rekâttır.
Berat gecesi kılınacak namazı diğer cevaplarımızda bulabilirsiniz.
4- Bu mübarek gece kusur ve günahlarımızdan tevbe ve istiğfarda bulunmalıyız. En azından bir tesbih “Estağfirullah” demeliyiz. Diğer kutlu zamanlar gibi Berat gecesi de, özümüze dönerek gaflet içinde geçen günlerimizi sorgulama, unutarak ve bilmeyerek işlediğimiz hatalara tevbe edip bağışlanma dileme, kendimizi ve irademizi yenileme zamanıdır. Berat Kandili, ilâhi rıza ve desteği kazanacak işler yapmamız, iç dünyamıza dönüp kendimizi sorgulamamız, kulluk bilincine ulaşarak dua ve niyazda bulunmamız için güzel bir fırsattır. Bu gece ihsan edilip alınacak Berat’ın gönül ve ruh temizliğinden geçtiğini unutmayalım. Mükâfatların sınırsız olarak verildiği bu gece, kalplerimizin, duygu ve davranışlarımızın her türlü kötülükten arınması, dinimiz hakkında sağlıklı ve doğru bilgimizin artması, aramızdaki sevgi ve bağışlamanın hepimizi kucaklaması için yeni adımlar atma imkânıdır. Tevbe, günahla kirlenen ruhumuzu yıkamanın ve yeniden dirilişin ifadesidir, tevbe ruhu arındırmanın en güzel yollarından biridir.
Unutmayalım ki Cenab-ı Hakk’ın bu gece ve gündüzündeki bu büyük rahmeti, mağfireti ve bağışlaması hiç şüphe yok ki ona talib ve lâyık olanlar içindir. Öyle değil mi ya? Kusurlarını, günahlarını idrak etmeyen veya edip de bunlarda hâlâ ısrar edenler, afv ü mağfiret ihtiyacı içinde oldukları halde, tevbe ve istiğfarda bulunmayanlar, mağfiret-i İlahiyyeye nereden ve nasıl nail olacaklardır? Yapılacak tevbe samimi-gerçek olmalı, bir daha o günaha dönülmemelidir. Tevbe dil işi değil, kalp işidir. Tevbe, vücudun bütün azalarının Cenab-ı Hakk’ın emrine dönmesi demektir. Sözü papağan da söyler, amma idrak etmeden söyler. Nitekim:
Eylesen tûtîyi ta’limi eder kelimât
Sözü insan olur amma, özü insan olmaz!
denilmiştir. Tûti, papağan demektir. Papağana konuşmayı öğretsen, sözü insan gibi olur, amma özü insan olmaz, kuştur yine. Papağandır, tabiatı neyse odur. Hâl değişmeli ki, tevbe makbul olsun. Kul hakkı varsa, mutlaka helâlleşmek gerekir. ALLAH Teâlâ şöyle buyuruyor:
“Ey iman edenler! Samimi bir tevbe2 ile ALLAH’a dönün. Umulur ki Rabbiniz sizin kötülüklerinizi örter.Peygamberi ve O’nunla birlikte iman edenleri utandırmayacağı günde ALLAH sizi, içlerinden ırmaklar akan cennetlere sokar. Onların önlerinden ve sağlarından amellerinin nurları aydınlatıp gider de: “Ey Rabbimiz! Nurumuzu bizim için tamamla, bizi bağışla; çünkü sen her şeye kadirsin derler.”3
Kelime olarak, günahlardan arınıp Yüce Mevla’nın af ve mağfiretine erişmeyi ifade eden berat’ın gerçekleşmesini umduğumuz bu geceyi idrak eden her insan, bu gayeye erişmenin heyecanını yaşamalı, af ve mağfiret çağrısının daha da yoğunlaştığı bu gecede, ALLAH Teâlâ’nın:
“De ki: Ey kendi nefisleri aleyhine haddi aşan kullarım! ALLAH’ın rahmetinden ümit kesmeyin! Çünkü ALLAH bütün günahları bağışlar. Şüphesiz ki O, çok mağfiret edici, çok merhamet edicidir.”4 Müjdesinin farkına vararak kendi özüne dönmeli, günah ve kusurlarından dolayı tevbe etmeli, ibadet ve dua ile Rabbine yakınlaşmalı, ümitlerini canlandırmalı, yeni bir ümit ve kararlılıkla geleceğe bakmalı, bağışlama ve bağışlanma duygularını güçlendirmeli, kendimiz, ailemiz, ülkemiz, bütün Müslümanlar ve insanlık için dua ve niyazda bulunmalıdır.
Bu âyet-i kerimede ALLAH’ın rahmet ve muhabbetinin sonsuzluğu ifade edilmektedir. O’nun rahmeti her şeyi kuşatmıştır, her insan bu ilâhî rahmetten istifade edebilir. Ancak şu hususa dikkat etmek gerekir ki “ALLAH’ın rahmetinden ümit kesmeyin” demek, günah işlemeye devam edin, demek değildir. Bundan maksat, en günahkâr insanların bile tevbelerinin kabul edileceğini bildirmek, dolayısıyla bir an evvel kötülükten vazgeçip ALLAH’a dönmelerini teşvik etmektir. Çünkü tevbe kapısı daima açık. ALLAH-u Teâlâ Hazretleri kulun tevbe etmesini sever. Günahını itiraf etmesini sever. “Eğer, kullar günah işlemeseydi, ALLAH’ın gaffarlığı nerede kalacaktı?” diyor, büyükler. Gaffarlığı, gafur ve rahim olması, günahları affetme sıfatının olması o zaman nerden anlaşılacaktı? O’nun için tevbe kapısı açık. Tevbe ederse kurtulur hasılı.
Tevbe, sadece belli günahları işleyenlerin başvuracağı bir af kapısı değil, herkesin yapması gereken bir ibadettir. Çünkü tevbe, ruhumuzu arındırmanın en güzel yollarından biri ve yeniden dirilişin bir vasıtasıdır. Kur’an-ı Kerim, ameli ne olursa olsun istisna koymaksızın herkesi tevbeye davet etmekte ve şöyle buyurmaktadır:
“…. Ey mü’minler! Hep birden, bütün günahlarınızdan ALLAH’a tevbe ediniz ki, felaha, kurtuluşa eresiniz.”5
Ruhi olgunluğun doruğuna yükselmiş peygamberlerle beşer arasında bu bakımdan fark yoktur. Egar el-Müzenî (R.A.)den rivayete göre Sevgili Peygamber (S.A.V.) Efendimiz:
“Ben günde 100 kez tevbe-istiğfar ederim”6
buyururken bu gerçeğe işaret etmektedir. Bu itibarla, idrak ettiğimiz Berat Gecesini eşsiz bir fırsat bilelim ve hayatımızın son kandili gibi kabul edelim. Kandil gecelerinin, ömür yapraklarının birer birer koptuğu, son Berat Gecesinden bu yana bir yıl daha yaşlanıldığını unutmayalım. Her anın, her zaman diliminin gereğini yapabilenler, hayatlarının sonunda pişman olmayacaklardır.
Netice itibariyle, içerisinde bulunduğumuz bu mübarek günlerin kırbaçla dokunur gibi ruhumuza ihtar ettiği ortak bir hakikat vardır. Hal lisanıyla söylenen bu hakikat şudur:
“İman edenler için, ALLAH’ın zikri ve kendilerine inen hakikat sebebiyle kalplerinin ürpereceği, saygıyla yumuşama zamanı daha gelmedi mi?”7
Büyüklerimizden olan, fakat zamanla eşkıyalık yapan bir çetenin reisi olan Fudayl b. İyaz “K.S.”, bir gün yüksekçe bir duvarın üzerine çıkmış, aşık olduğu kadını seyrediyor, onunla muhabbet ediyordu. O sırada biraz ileride bir zat da yukarıdaki ayet-i kerimeyi okuyordu. Fudayl, kırbaç gibi ruhunda şaklayan:
“Kalplerinin ürpereceği, saygıyla yumuşama zamanı daha gelmedi mi?”ayet-i kerimesini duyar duymaz kendini yere atmış ve: “O an geldi ya Rabbi” diyerek tevbe etmişti.8 İşte o an, Fudayl’ın Hakk’a kavuşma yolunda yeni bir dönüm noktasıydı.
Ayet-i kerime bizi de tevbeye davet ederek içinde bulunduğumuz şu günlerde geniş mefhumuyla şöyle ihtarda bulunuyor: “Mübarek Şaban ayına girdiniz, Berat gecesine eriştiniz, bir yılınızı daha geride bıraktınız. Bu elinizdeki son fırsat olabilir. Hâlâ ALLAH’ı zikrederek ve Kur’an-ı Kerim okuyarak kalplerinizin yumuşama zamanı gelmedi mi?
5- Salat ü selâm okumak. Hz.Peygamber (S.A.V.) Efendimize hiç olmazsa bir tesbih salat ü selâm okumalıyız. Can ü gönülden, “Es-salatü ve’s-selamü aleyke ya Resûlellah” demeliyiz.
6- Kur’an-ı Kerîm okumalı, dinlenilmeli ve ayrıca Hz. Peygamber (S.A.V.) Efendimizin, ashabın, tabiinin, diğer büyüklerimizin, meşayıhımızın, akrabalarımızın özellikle analarımızın, babalarımızın ve hocalarımızın… Kısacası bütün Müslümanların ruhlarına Kur’an-ı Kerim okunmalıdır. Bir düşünelim! Bu akşam biz ölmüş olsaydık, kabirde olmuş olsaydık. Bize akrabalarımız, yakınlarımız, dostlarımız tarafından ne yapılmasını beklerdik. Biz de aynısını yapalım ki bize de arkamızdan gelenler yapsınlar!…
7- Bütün Müslümanların mağfiret-i ilâhiyyeye, maddî ve manevî bütün hayırlara, bereketlere ve Berat’a nail olmaları, yeryüzünden zulüm ve küfrün kalkıp İslâm’ın hakim olması için de içtenlikle bol bol dua edilmelidir. Evet ALLAH Teâlâ’ya tam bir huşu içinde dua ve niyazda bulunmalıyız.. Çünkü dua, rahmet kapılarının anahtarı, ibadetlerin özüdür, yalnızlaşan insanın sınırsız ve sonsuz kudret sahibi olan ALLAH’a yakarışı ve ona sığınışıdır, insanın yaratıcısına yaklaştığı en vasıtasız andır. Dua, sınırlı, sonlu ve aciz varlık olan insanın, sınırsız ve sonsuz kudret sahibi Rabbisi ile kurduğu bir köprüdür, Kadir-i Mutlak’ı imdada çağırmasıdır. Dua, kulluk esprisi içinde ve sıradan isteme anlamlarının ötesinde, ALLAH Teâlâ’nın Rablık ve ilahlık hakikatine en köklü bir sığınma hadisesidir.
“De ki: Kulluk ve duanız olmasa, Rabbim size ne diye değer versin ki!”9 ayet-i kerimesi buna işaret eder. Bu sebeple, idrak ettiğimiz şu mübarek gecede, içimizi ve dışımızı bilen Rabbimize ellerimizi ve gönüllerimizi açıp dua edelim:
“Ya Rabbi! Kulluk borcu olarak ve sırf ilâhî rızanı kazanmak niyeti ile bugüne kadar yapabildiğimiz ibadet ve taatlerimizi dergah-ı izzetinde kabul eyle. Ya Rabbi! Cümlemizi rahmetine gark eyle. Afv ü mağfiretine nail eyle. Berat’ını ihsan eylediğin kullarından eyle. Cemalinle ve Firdevs Cennetinle müşerref eyle. Cehennemden uzak eyle. Dünya ve Ahiretimizi mamur eyle. İslâm’ı ve Müslümanları aziz ve mansur eyle. Amin! Ya Rabbe’l-alemin ve ya erhame’r-rahimin. Ya Rabbi! Yeryüzünün neresinde olursa olsun, Müslümanlara zulmeden bu zalimleri-kafirleri sana havale ediyoruz, Ya Rabbi! Sen Müslümanları halas eyle! Amin, ya Rabbel-alemin ve ya erhame’r-rahimin.”
İslam alemi bu geceyi her yıl maalesef hüzün, keder ve kalplerdeki burukluğu yaşayarak idrak etmektedir. Çünkü İslam aleminin bir bölümünün çevresinde meydana gelen ve uzun zamandır çözümü de mümkün olmayan hadiseler, sağduyu sahibi bütün insanları üzmekte ve derinden yaralamaktadır. İnanıyor ve ümit ediyorum ki aklı selim galip gelecek, şiddet ve akan kan durdurulacak barış hakim olacaktır. İnsanlık adına hayır düşünen ve şiddetin yürekleri parçaladığına inanan herkesin gerekli hassasiyeti göstermesini diliyorum.
Geçmişte yapılan günahlardan arınmak her Müslümanı son derece mutlu eder. Gelecekte birtakım nimet ve ikramlara kavuşabilmek için önce geçmiş hatalardan temizlenmiş olmanın rahatlığı gerekir. Rahmeti bol ve çok hayırlı olan böyle bir geceye rastladığını fark eden kişinin, önce onu, hatalarını bağışlatma fırsatı olarak değerlendirmesi, bunun için de dua etmesi uygun olur. Bu gecenin öyle bir anı vardır ki o anda yapılan ibadet ve dualar mutlaka makbul olur. Bu önemli anı yakalamak için gecenin bütününü tevbe ve istiğfar ile geçirmek gerekir. Bu da kişinin imanını tazeler. Gecenin bütününü ibadetle geçiremeyenler, kandil geceleri gibi mübarek gecelerin feyzinden istifade edebilmek için en azından o gecenin akşam, yatsı ve sabah namazlarını cemaatle camide kılmaya özen göstermelidir. Zira böyle yapanların o geceleri değerlendirmiş olacaklarına dair müjdeler bulunmaktadır.
Berat gecesi; geçmişimizi değerlendirerek salih amellerimizin kabulünü talep etme, unutarak, bilmeyerek ve cehaletle işlediğimiz amellere tevbe ve af dileme açısından mükafat alma zamanıdır. Yüce ALLAH’a verdiğimiz sözleri gereği olarak doğru yol üzerinde kalmak, kalben ve zihnen dalalete düşmemek ve düşürülmemek için de dil, gönül ve amel bütünlüğü içinde dua ve niyazda bulunmalıyız.
ALLAH Teâlâ’ın rahmetini ve mağfiretini çeken dua, insanın kendi üzerine düşen sorumlulukları fiili olarak yerine getirdikten sonra lisanen yaptığı bir yakarış ve sığınmadır. Duaya başlarken, Kur’an-ı Kerimin bildirdiği ölçüleri esas alarak nefsimize, yaratana ve yaratılana karşı sorumluluklarımızı düşünerek başlamalı ve kendimizle hesaplaşmalıyız.
Fert olarak yaşadığımız sürece ALLAH Teâlâ’dan bize gerekli olan bilgi, anlayış ve samimiyet vermesini, doğruyu bulduktan sonra kalplerimizi eğriltmemesini ve bizi affetmesini isteyelim. Acı ve sıkıntı içindeki yüzlerin gülmesi, zulüm ve işkence altında, göz yaşı dökerek yaşamak zorunda kalan insanların bu durumdan kurtulmalarını niyaz edelim. Hangi sebeble olursa olsun ve kim tarafından yapılırsa yapılsın bütün insanlık için korku, endişe, ümitsizlik, üzüntü ve acı veren, masum ve hiçbir şeyden haberi olmayan insanların ölümüne ve yaralanmasına sebep olan, maddi ve manevi bir çok yıkımı beraberinde getiren terör belasının sona ermesi için de dua edelim.
8- Berat gecesi gündüzünde mezarlar, yakınlarımızın kabirleri ziyaret edilmeli, ruhlarına Kur’an-ı Kerim okumalı, dua etmeli, onlar için de ALLAH Teâlâ’dan mağfiret dilemelidir.
9- Berat gecesi ve gündüzünde fakir fukarayı, yetim ve kimsesizleri görüp gözetmek, ihtiyaç içerisinde kıvranan din kardeşlerimizin yardımlarına koşmak, onlara imkanlar ölçüsünce tesaddukta bulunmak mutlaka yapmamız lâzım gelen bir husustur. Çünkü Cenab-ı Hak:
“ALLAH Teâlâ sana ihsan ettiği gibi sen de başkalarına ihsan et.”10 buyurmaktadır. Ebû’d-Derda (R.A.)den rivayete göre Hz. Peygamber (S.A.V.) Efendimiz:
“Fakirleri kollayıp gözetiniz. Çünkü siz aranızdaki fakirler sayesinde onların duası bereketi ile rızıklandırılıyor ve ALLAH Teâlâ’dan yardım görüyorsunuz,”11 buyurdu.
Sehl b. Sa’d (R.A.)den rivayete göre Resûlullah (S.A.V.) Efendimiz:
“Ben ve yetimi himaye eden, O’nun işine bakan kimse ile cennette şöylece beraber bulunacağız, buyurdu ve şehadet parmağıyla orta parmağını, aralarını biraz açarak işaret etti de insanlara gösterdi.”12
Enes b. Malik (R.A.)den rivayete göre Hz. Peygamber (S.A.V.) Efendimiz:
“Sizden biriniz kendisi için sevip arzu ettiği şeyi din kardeşi için de sevip arzu etmedikçe gerçek anlamda iman etmiş olamaz.”13 buyurmuşlardır.
Yine Abdullah b. Ömer (R.A.)den rivayete göre Hz. Peygamber (S.A.V.) Efendimiz:
“Müslüman kardeşinin ihtiyacını gideren kimsenin ALLAH da ihtiyacını giderir.”14 buyurarak, sağlıklı bir toplumun oluşmasında sevgiyi, nimeti ve güzellikleri diğerleriyle paylaşmanın ve çevreyle bütünleşmenin ne kadar önemli olduğuna dikkatlerimizi çekmiştir.
Unutmayalım ki, paylaşılmayan sevinç ve mutlulukların insan için fazla bir anlamı yoktur. Sevinç ve mutluluklar paylaşıldıkça artar, kederler de paylaşıldıkça hafifler, azalır.
Sıcak yuvamızda çoluk çocuğumuzla mutlu bir hayat sürerken felâkete uğramış zavallı insanları, kimsesiz çocukları, ızdırap çeken hastaları, yetimleri hatırlamalı, ALLAH Teâlâ’nın bizlere verdiğinden onlara da vermeliyiz. Dünün olaylarından yarın için dersler almalıyız.
Unutmamalıyız ki, dayanışma ve yardımlaşma içinde birbirimizi severek birlikte yaşamanın yolu, öfkeyi hoşgörüye, önyargıyı doğru ve gerçek anlayışa, tahammülsüzlüğü sabra, ayrılığı bütünlüğe, düşmanlığı dostluğa, kini ve nefreti sevgiye, bencilliği fedakarlığa dönüştürmek ve bütün güzellikleri birlikte paylaşmaktan geçer. Sağlıklı bir toplum olabilmek için kişisel çıkarları bir kenara bırakıp karşılıklı ilişkilerimizde doğruluk, adalet ve samimiyeti esas almalı, birbirimizi anlamaya çalışmalı, zaman zaman ortaya çıkabilecek anlaşmazlıkları çatışma ve inatlaşmaya gitmeden çözmeli, yapılan bireysel hataları da hoş karşılamalı ve affetmeliyiz.
İhtirasların sınırsız hale geldiği, çok küçük menfaatlerin bile düşmanlığa ve kine yol açtığı, ikiyüzlülüğün yaygınlaştığı, yalan ve hilenin arttığı, aldatanların ve aldatılanların çoğaldığı, maddi değerlerin önemsenip manevi değerlerin dikkate alınmadığı, sözü ve davranışlarıyla örnek olan kimselerin azaldığı böyle bir zaman içerisinde, Berat gecesini vesile kılarak; kendi özümüze dönmeli yaptıklarımızı gözden geçirmeliyiz.
Bu mübarek Berat gecesi münasebetiyle, kendimize dönelim, kalabalıklar arasında yalnızlığı ve iç hesaplaşmayı yakalayıp günahlarımıza tövbe edelim. Kendimiz, ailemiz, ülkemiz, bütün Müslümanlar ve insanlık için ALLAH’a dua ve niyazda bulunalım.
Din kardeşlerimizle de tebrikleşelim, varsa dargınlarımızla barışalım. Bu gece dargınlıklara, kırgınlıklara son vermek, nefretin yerine sevgiyi, saygıyı, hoşgörüyü, dostluk ve kardeşliği hakim kılmak için de bize önemli fırsatlar sunmaktadır. Bu gece kırık kalpleri onaralım. Anne-babalarımızı ziyaret ederek dualarını almaya çalışalım. Akraba, eş-dost yakın ise bizzat ziyaret edilmeli, ziyaret mümkün olmayanları mektupla, telefonla, telgrafla veya mesajla tebrik etmelidir.
Böyle mübarek gecelerin manevi havası içinde birbirimize sevgi ile yaklaşmalıyız. İçimizdeki kin ve düşmanlıkları atmalı, kardeşçe kucaklaş-malıyız. Hep birlikte bu asil milletin yükselmesi için çalışmalıyız. Dini duygu ve düşüncelerin yaygınlaştığı bugünlerde, hayatımızda yeni sayfalar açarak; kardeşliğimizi kuvvetlendirmeli, hoşgörü, sevgi ve saygıyı elden bırakmamalı, yardımlaşmanın ve dostluğun en güzel örneklerini sergilemeliyiz. Hayatımızdan kini ve nefreti uzaklaştırmalı, düşmanlığı, karamsarlığı ve ümitsizliği kovmalıyız. Toplumun kaynaşmasında ve bütünleşmesinde, ülkemizin kalkınmasında, milletimizin huzur ve refahında üzerimize düşeni yapmalıyız. Kırdığımız gönülleri tamir etmeli, dargın olduğumuz kardeşlerimizle hemen barışmalıyız. Açları doyurmalı, yoksullara ve kimsesizlere yardım elini uzatmalı, hastaları ve düşkünleri ziyaret etmeliyiz. Anne-Baba ve akrabalarla ilişkilerimizi, komşularımız ve çevremizle münasebetlerimizi güçlendirmeliyiz. Dünyaya gelmemize vesile olan anne-babamızın hayır dualarını mutlaka almalıyız. Böyle yapacak olursak Yüce Rabbimizin rızasına ermiş oluruz.
10- Dinimizce aziz ve mübarek kabul edilen diğer zamanlar, geceler gibi bu mübarek gece hakkında da aile efradımıza, özellikle çocuklarımıza lüzumlu bilgileri vermeli, mana ve ehemmiyetini anlatmalı ve benimsetmeliyiz. Böylece onların da bu gecenin feyzinden istifade etmelerine vesile olalım. Bu sebeple bu gece çoluk-çocuğu sevindirelim. Maddi imkânlar elverdiği ölçüde eşimize, çocuklarımıza, bu mübarek gece hatırasına bir hediye alarak, bu mübarek gecenin zihinlerde daha etkili bir şekilde yer almasını sağlayalım. Böylece bu mübarek gecenin güzelliğinden ailece istifade edelim. Hiç şüphe yok ki, dinimize karşı duyduğumuz sevgi ve hürmet ana-babalarımızın bize bıraktığı güzel bir mirastır. Bu miras, bizden de çocuklarımıza kalabilecek olan en değerli mirastır.
11- Diğer kutlu zamanlar gibi Berat Gecesi de, geçici hevesler ve sonu gelmez emeller peşinde bir koşuşturma içerisinde geçen hayatımızda bize bir soluklanma, durup düşünme, iç dünyamıza dönüp geçmişimizin bir muhasebesini yapma fırsatı sunar. Bu sebeble Yüce Rabbimizin:
“Ey iman edenler! ALLAH Teâlâ’dan korkun da emirleri ifa edin. Herkes yarını, kıyamet günü için önden ne göndermiş olduğuna bir baksın. ALLAH Teâlâ’dan korkun da yasak edilen şeyleri terk edin. Çünkü ALLAH Teâlâ, ne yaparsanız hakkıyla haberdardır.”15
“Kendileriniz için hayırdan ne takdim ederseniz, sizden önce ne gönderirseniz, onu ALLAH’ın indinde daha hayırlı ve ecrini daha büyük olarak bulursunuz. ALLAH’tan günahlarınızın afvını isteyiniz. Şüphesiz, ALLAH Gafûr’dur, Rahîm’dir”16 emrine kulak vererek, ahiret için ne hazırlık yaptığımıza bir bakalım. Hayatımızın bir muhasebesini yapalım. Evet şu yaşa geldik. Namazımız, orucumuz, zekatımız, haccımız, tesettürümüz, helal ve haramlara riayet etmemiz ne durumda? Hz. Ömer (R.A.) bir hutbesinde şöyle buyurmuştur:
“Hesaba çekilmeden önce, kendinizi hesaba çekiniz. Amelleriniz tartılmadan önce, kendi amellerinizi tartınız. Hesaba çekilmek üzere, kıyamet günündeki en büyük arz, huzura alınma için gerekli güzel hazırlıklarınızı yapınız. O gün huzura alınırsınız, öyle ki size ait hiçbir sır gizli kalmayacak, bütün sırlar meydana çıkacak.17 Nitekim Cenab-ı Hak şöyle buyurur:
“Ey insanlar! O gün hesab ve sorgu-sual için huzura alınırsınız, öyle ki size ait hiçbir sır gizli kalmayacak, bütün sırlar meydana çıkacak.”18 Abdullah b. Abbas (R.A.) den rivayete göre Hz.Peygamber (S.A.V.)Efendimiz nasihat ettiği bir şahsa şöyle buyurmuştur:
Beş şey gelmeden evvel beş şeyi ganimet bil:
1– İhtiyarlamadan evvel, aciz ve düşkün duruma düşmeden önce gençliğinin kıymetini bil. Oyun ve eğlence gibi sonu hüsran olan şeylerle geçirme.
2– Hasta olmadan evvel sıhhatinin kıymetini bil. Din ve dünyana yararlı hizmetler yap.
3– Fakir düşmeden evvel zenginliğinin kıymetini bil. Zenginliğini ekonomik olarak kullan. Malını ve servetini lüzumsuz yere tüketme, tutumlu ol, cimri de olma.
4– İşin gücün artmadan evvel boş vakitlerinin kıymetini bil. Boş vakitlerini değerlendir. Tembel tembel oturma, yararlı hizmetler yap.
5– Ölüm gelmeden evvel hayatının kıymetini bil. Düzenli ve tertipli olarak hem dünyan için ve hem de ahiretin için çalış. Hiç ölmeyecek gibi dünya işlerini yap, yarın ölecekmiş gibi ahiret hazırlığı yap. Yani, her ikisi için muvazeneli çalış.”19
Evet bu hadis-i şerif ve ayet-i kerimeler gereğince nefsimize bir çeki-düzen verelim. Nefsimize değil de Cenab-ı Hakk’ın emirlerine uyalım. ALLAH Teâlâ yolunda ve huzurunda gözyaşı dökelim. ALLAH Teâlâ huzurunda, kulun akıttığı birkaç damla gözyaşının, ilahî Rahmeti coşturduğunu, yalvaran günahkar kulun günahının bu sayede yıkandığını bilelim. Hakk’ın rahmet dergahına sığınalım. O’nun uzanan elleri, yaşaran gözleri boş çevirmediğinin idraki içinde olalım. Salih amellerimizin; imanımızın nurunu arttırdığını, kemalini ve bekasını sağladığını idrak ederek ömrümüzü salih amellerle geçirelim.
Şimdi bize düşen, bu gecede nefsimizin ve hayatımızın muhasebesini yapmaktır. Hayatımızın hesabını yaparak kârımızın ve zararımızın bilançosunu çıkarmaktır. Hangimizin elinde bir sene daha yaşayacağımıza dair bir garanti vardır. Ölümü akıllarından bile geçirmeyen milyonlarca kişi, bu geçen bir sene içinde dünya denilen yerden ahirete intikal etti. Bizler de biliyoruz ki, ömür sermayemiz her geçen gün bitmekte, buna karşılık birçoklarımızın günahları artmaktadır.
İşte her gün artan günah yükünden kurtulmak için ALLAH’ın bizlere bahşettiği Berat Gecesi lütfundan istifade edelim. Böyle gün ve geceleri ganimet bilelim. ALLAH’ın açık olan tevbe kapısına iltica edelim. Geliniz hep beraber, mukadderatımızın tayin olduğu, amellerimizin Rabbimize arz olunduğu şu mübarek gecede nefsimizin ve hayatımızın muhasebesini yapalım. Bir yıllık kâr ve zararımızın bilançosunu çıkaralım. Âbid isek ibadetimizin, zahid isek zühdümüzün, günahkâr isek günahlarımızın, âlimsek ilmimizin, zengin isek servetimizin, fakir isek sabrımızın, hayırsever isek yardımlarımızın ALLAH Teâlâ katındaki değeri ve değmezi nedir ve ne değildi diye geliniz uzun uzadıya düşünelim, tefekkür edelim.
Hayâtımızın sonunda pişman olmamak istiyorsak, bu mübarek geceler hayâtımızda dönüm noktası olsun. Resûlullah (S.A.V.) Efendimizin izinde yürüyelim. O’nu kendi nefsimizden daha çok sevelim. Resûlullah (S.A.V.) Efendimizin aşkı ile gönüllerimizi yeşertelim. Cenâb-ı Hakk’ın ve Resûlullah (S.A.V.) Efendimizin aşkları ile ibâdetlerimizi kusursuz yapmaya çalışalım. Manevi havasını teneffüs ettiğimiz bu Berat gecesi, ALLAH Teâlâ’ya açılan ellerin, bağlanan gönüllerin ve yalvaran dillerin boş dönmeyeceği, yapacağımız duaların Rabbimizce kabul edileceği inancı ve ümidini taşımaktayız. Bu inanç ve ümitle, kendimiz, ana-babamız, yakınlarımız, ülkemiz, milletimiz, bütün kardeşlerimiz ve tüm insanlığın mutluluk ve barışı için dua etmeyi unutmayalım. Gönüllerimizi saran bir huzurla ALLAH Teâlâ’ya karşı şükran borcumuzu; nefsimize, ailemize, komşularımıza karşı vazifelerimizi hatırlayalım. Müslüman olarak kendimizi nefis muhasebesine tabi tutalım. Eğer yaratana ve yaratıklara, ülkemize ve milletimize karşı görev ve sorumluluklarımızda kusur ve ihmallerimiz varsa, bu gece yapacağımız değerlendirme ile bunları telafi yönüne gidelim.
Zaten Berat Kandili’nin en önemli yönlerinden birisi de: İnsanların kendisini hesaba çekme, günah ve sevaplarını düşünerek bundan sonraki hayatına çekidüzen vermesine imkân tanımasıdır. Binaenaleyh: Bu gece vesilesiyle, yüce Rabbimize karşı eksik olan kulluğumuzu tamamlamaya çalışalım. ALLAH Teâlâ’ya daha yakın olabilmenin yollarını arayalım. Dilimizi, kalbimizle birleştirerek can-ü gönülden hatalarımıza, kusurlarımıza, günahlarımıza tevbe edip, daha ileriye, daha iyiye ve daha güzele yönelmeye gayret edelim. Tembellik cehalet ve gafleti terk edip, gayrete gelelim. Kısacası: Mağfiret-i İlahiyyeye nail olabilmemiz için yapılması ne gerekli ise onu yapalım. Günah mı işledik? Tevbe edelim. Felâh bundadır. ALLAH Teâlâ ve Resûlünün yolundan mı ayrıldık? Hemen dönelim. Salâh bundadır. Din kardeşlerimizden birinin gönlünü mü kırdık? Onaralım. İnsanlık bundadır. Üzerimizde başkalarının hakkı mı var? Ödeyelim. Müslümanlık bundadır. İçimizi ihtiras mı kaplamış? Sakınalım. Huzur bundadır. Milyonlarca Müslümanın koştuğu ezan seslerine kulak mı tıkadık? Açalım ve koşalım. Kurtuluş bundadır. Ruhumuzu kin ve düşmanlık mı bürümüş? Unutalım. Güven bundadır. ALLAH Teâlâ’ya kulluk vazifelerimiz mi eksik? İkmal etmeye çalışalım. Hiç olmazsa noksanlarımızı idrak ve itiraf edelim. Bu mübarek gecede bir hesabımızı yapalım. İslamî birlik ve beraberliğimizi, kardeşliğimizi kaybedip parça parça mı olmuşuz? Kaynaşalım. Yükselme ve ilerleme bundadır. Yoksulları, fakirleri, kimsesizleri görelim ve elimizi onlara uzatalım. Hayır ve refah bundadır. Çocuklarımıza dinlerini, imanlarını, mukaddes ve milli değerlerini öğretelim. Bu husustaki ihmallerimizi telafi etmeye çalışalım. Çünkü istikbal bundadır.
Dindarlık dünya ve ahiret, madde ve mana dengesine; akıl, düşünce, duygu ve bilginin ahenkli şekilde buluşturulmasına dayanır. Günümüzde ferdi ve toplumsal hayatımızdaki maddi ve manevi değerler dengesi madde lehine bozulmuş, manevi değerler erozyona uğramış, dünyevîleşme, bencillik, kişisel çıkarcılık, kendini beğenmişlik, nemelazımcılık, dedikodu ve tahammülsüzlük gibi olumsuzluklar dünyaya bakışımızda ve ilişkilerimizde öne çıkmış, neticede bütün bunlar ruh sağlığımızı ciddi anlamda bozmaya başlamıştır. Bu beşeri zaafların etkisinin artması sadece ferdi ve ailevi mutluluğumuzu değil, toplumsal hayatımızı, barış ve huzur, dayanışma ve kardeşlik içinde yaşayabilmemizi de tehdit etmektedir.
Oysa Yüce dinimiz İslâm, insanın maddî ihtiyaçları kadar ruhî ihtiyaçlarını da dikkate almış, O’nun devamlı surette Yüce Yaratanla bağlantı içinde olmasına önem vermiş, insandaki pozitif değerleri öne çıkararak onu geliştirmeyi, O’nun özünün bozulmasını önlemeyi, insanın kendisi, çevresi ve yaratıcısı ile ilişkilerini sağlıklı bir şekilde kurabilecek bir iç barış ve güvene kavuşmasını gaye edinmiştir.
Ayrıca Yüce dinimiz, sadece ihtiyacı olana maddi yardımda bulunmayı değil, sağlıklı bir iletişim için güler yüz göstermeyi de, çevremizdeki insanlardan anlayış bekleyene anlayış, ilgi bekleyene ilgi göstermeyi, onlara doğru bilgi vermeyi de sadaka ve ibadet saymıştır.
Berat kandilinin aydınlattığı manevi ortam, bizlere böyle bir dengeli hayatı kurmamızı, dinin genel ibadet ve hayır anlayışına uygun olarak kendimiz ve çevremiz için yararlı davranışta bulunmamızı sağlayacak bir bilinç tazeleme imkanı sunmaktadır. Berat Gecesi, kendimizi yenilemek, geçmişimizi sorgulamak, geleceğimizi planlamak ve ümitlerimizi tazelemek için önümüze konulan büyük bir fırsattır.
Madde ve mana arasındaki doğal dengenin madde lehine bozulduğu, insanlar ve toplumlar arası ihtilafların bütün dünyayı olumsuz yönde etkilediği, ihtilafların çözümü için akl-ı selimin yerine silahların devreye sokulduğu, pek çok fenalık ve kötülüğün hüküm sürdüğü günümüzde, insanının, ruhunu derin kırılmalardan ve acılardan koruyabilmek için büyük ölçüde nefis muhasebesine ihtiyacı vardır. Bu ihtiyaç her geçen gün daha fazla kendini hissettirmektedir. Nefis muhasebesi, varlığımızın özünde var olan ve kimliğimizin temelini teşkil eden ahlaki değerlerimizi kaybetme tehlikesinden bizi uzak tutacak, en emin yoldur. Çünkü insanlık çoğu zaman maddeyi simgeleyen değerlerin peşinden koşarak niçin yaratıldığı ve dünyadaki gerçek misyonunun ne olduğuna dair varoluşun en temel sorularına karşı ilgisiz bir tavır sergilemektedir. Halbuki insanın hayatta varoluşun temel gayesi, nefsinin esaretinden kurtularak güzelliğin kaynağı yüce ALLAH’ın kendinde yaşattığı mutlak kemalin içindeki yansımalarını idrak etmesidir. Nefis muhasebesini hakkıyla yapanlar, nefsin küçük ve sefil dünyasından kurtularak ALLAH’a yaklaşan düşünen bir varlık konumuna yükselirler. Hayatın aşkın manası da ALLAH’a giden yolu, diğer bütün alternatif yollara tercih edebilme erdemine ulaşmaktır. Nefsiyle muhasebesini hakkıyla yapan insanlarda görülen ilk değişim, bütün kötülükleri reddedip, ALLAH’ın emaneti olarak algıladıkları insanların ıstıraplarını içlerinde hissetmeleridir. Buna mukabil nefis muhasebesinden uzaklaşanlarda fark edilen özellik ise, kendi özlerine yabancılaşmaları ve yaratıcı yeteneklerini kaybetmeleridir. İnsanın ihtirasları, saldırganlıkları, çirkinlik ve kötülüklerinin altında yatan gerçek sebep, işte tam bu noktalarda aranmalıdır.
Dinimizin bize ısrarla tavsiye ve telkin ettiği bu yol, ihmal veya terk edilirse, insanın varlığı değersizleşir. Bunun toplumsal tezahürü de, arsızlık, ahlaksızlık, haksızlık, hırsızlık, yolsuzluk, kin ve intikam duygularının yaygınlaşması; merhametsizlik ve sevgisizlik biçiminde ortaya çıkar. Nefsiyle muhasebesini hakkıyla yapanlar ve iç dünyasına yönelenlerde görülen ilk değişim, bütün kötülükleri reddedip, ALLAH’ın yeryüzündeki halifesi olan insanın ıstıraplarını yüreklerinde hissetmeleridir.
İnsanın iç dünyasında bulacağı en güzel armağan, Yüce ALLAH’ın bahşettiği güzel ahlaktır. Ünlü gönül adamımız Mevlana, “bütün cihanı araştırdım, ahlak güzelliğinden daha değerli bir şey görmedim” demektedir. İç gözlem, varlığımızın özünde var olan ve kimliğimizin temelini teşkil eden ahlaki değerlerimizi kaybetme tehlikesinden bizi uzak tutacak en emin yoldur. Dinimizin bize ısrarla tavsiye ve telkin ettiği bu yöntem, ihmal veya terk edilirse, insanın varlığı değersizleşir. Bunun toplumsal tezahürü de, arsızlık, ahlaksızlık, haksızlık, hırsızlık, yolsuzluk, kin ve intikam duygularının yaygınlaşması, merhametsizlik ve sevgisizlik biçiminde ortaya çıkar.
İşte Berat gecesi sözünü ettiğimiz iç gözlemin yapılmasına fırsatlar sunması bakımından bizler için büyük önem arz etmektedir. Umuyoruz ki insanlık modern rehavet döneminin ve bunun yarattığı ruhsal boşluğun en kısa zamanda farkına vararak dikkatini yeniden hayatın felsefi ve ruhsal yönüne çevirir. Şüphesiz ruhumuzun açlığı bedenimizin açlığından da daha acı vericidir.
İç gözlem kişiler için ne kadar önemli ve zaruri ise, toplumlar için de önemlidir. Dünyanın geldiği bu noktada, İslam dünyası da kendi iç sorunlarının çözümü için kendine yönelmesi gerekiyor. Yukarıda da işaret ettiğimiz gibi, kendini hesaba çekme düşüncesi, İslam’ın özüne yabancı değildir. İslam dünyası bugün ciddi bir sınavla karşı karşıyadır. Bu sınav, İslam toplumlarının insanlığın geleceği için geçmişte olduğu gibi günümüzde de artı değerler üretebilip üretemeyeceğini ortaya çıkaracak olan bir sınavdır. İslam uygarlığının başka uygarlıklara karşı özgünlüğüyle meydan okuma gücünü koruyabilmesi bakımından Müslümanlar bu sınavda tutarlı ve başarılı olmak mecburiyetindedir.
İnançlarımız bize, hiçbir zaman adaletten ayrılmamayı, kim tarafından yapılırsa yapılsın bütün kötülüklere karşı çıkılması gerektiğini telkin etmektedir. Yüce ALLAH bir ayet-i kerimede:
“Ey iman edenler! ALLAH için hakkı ayakta tutanlar ve adalet ile şahitlik yapanlar olun. Bir topluluğa olan kininiz, sizi adaletsizliğe sevk etmesin. Adaletli olun ki, bu takvaya daha yakındır. ALLAH’tan korkun. Şüphesizki ALLAH, yaptıklarınızdan haberdardır.”20 buyurmaktadır. Şu halde Müslümanlar duygularının esiri haline gelip, insanlığın huzurunu kaçırmak için iğrenç ve korkunç eylemler gerçekleştirenlere asla destek olmamalı, bunlarla aralarındaki çizgiyi net olarak belirginleştirmelidir. Mensup oldukları medeniyetin barışçıl mesajlarla yüklü olduğunu eylemleriyle ispat etmeleri, medeniyetler arası çatışmaları önlemek için kendilerine de önemli görevlerin düştüğünü hatırdan uzak tutmaları gerekiyor. Her zaman iç bünyedeki sorunların çözümü için başkalarından yardım beklemek, onurlu bir davranış değildir. Bunun için İslam dünyası iç hesaplaşmasını yapması ve içindeki İslam’ın evrensel ilkelerine ters düşen düşünce tortularını temizlemesi gerekiyor. Kendi iç bünyesindeki hastalıkları teşhis ve tedavi edemeyenler, başkalarıyla hesaplaşmayı hayal bile edemezler.
İslam dini insanlığın önüne hem madde hem de manasıyla bir bütünlük içinde insanlığını gerçekleştirmesine katkıda bulunacak geniş imkanlar sunmaktadır.
Berat gecesi, Müslümanlar için bir mutlu gecedir, ilâhî müjdeler gecesidir. Şayet sen uyanırsan, Berat gecesinin yıldönümleri, senin için ve bütün Müslümanlar için gene de mutlu olacak, gene de İlahî beşaretlere vesile olacaktır. İslâm’ı kendine yaşama düzeni olarak seçersen, Kur’an-ı Kerim’in emir ve yasakları ile amel edersen, Resûlullah (S.A.V.)i kendine önder edinirsen, ıstırapların dinecek, çilelerin bitecek, elemlerin sona erecektir. Yurdunda hür ve mesut olacaksın, Mescid-i Haram ve Mescid-i Aksa gibi mukaddes tanıdığın mekânlar, ebediyyen senin olacak, nâmahrem eli mukaddes mabedinin göğsünden çekilecektir.
Muhterem okuyucu!
Elhamdulillâh idrak edip ihya ettiğimiz mübarek günler, geceler… Regaib, Miraç ve Berat… Evet bütün bu kandillerle heyecanımız şimdi gittikçe daha da artıyor, yüreğimiz çarpmaya başladı. Çünkü 15 gün kaldı. Ramazan. Evet o mübarek ay geliyor, O, göğün kapılarının açıldığı, cehennemin kapılarının kapandığı, şeytanların zincire vurulup bukağılandığı, yerin göğün bezendiği, insanların hayırları yapmaya koştuğu, Ümmet-i Muhammed’in kazanç ayı geliyor. Receb ekim ayıydı. Şaban bakım ayı; Ramazan da mahsül toplama ayı. Mahsülleri, meyveleri, mükâfatları alacağız, bayram edeceğiz sonunda da inşaALLAH.
Bu duygu ve düşüncelerle bütün müminlerin Berat Kandillerini tebrik ediyor, daha nice Berat gecelerine sıhhat ve afiyetle erişmemizi ve bu mübarek gecenin Rabbimizin istediği manada ihya edilmesini, değerlendirilmesini ve bu mübarek gecenin müminlerin mağfiret-i ilâhiyyeye nail olmalarına ve Berat almalarına; tüm İslâm âleminin birlik ve dirliğine, dünyanın pek çok yerinde haksızlığa ve saldırıya uğramış Müslüman kardeşlerimizin kurtuluşlarına, insanlığın hidayet ve barışına, huzur ve saadetine; dünyanın değişik bölgelerinde akan kan ve gözyaşının durmasına, maddî ve manevî hayırlara-bereketlere vesile olmasını Cenab-ı Hakk’tan dilerim. ALLAH Teâlâ cümlemizi, bu mübarek gecede beratını eline alan kullarından eylesin. Âmin.
dipnot
(1) İbn-i Mace, İkame: 191
(2) Samimi bir “tevbe” diye tercüme edilen “tevbe-i Nasûh” için birçok yorum yapılmıştır. Bunların ortak noktası şudur: “Nasûh”, nush kökündendir. Buna göre tevbe-i nasûh; tevbe edenin kendi nefsine nasihat dinletebilmesi, günahlarına son derece üzülmesi ve artık onlara dönmemeye karar vermesi demektir.
(3) Tahrim sûresi:8
(4) Zümer sûresi:53
(5) Nûr sûresi: 31
(6) Müslim, Zikr:41
(7) Hadid sûresi:16
(8) Beyhaki, Şuabu’l-İman, No:7316, 5/468; Kuşeyri, Risale,57
(9) Furkan sûresi:77
(10) Kasas sûresi:77
(11) Ebû Davud, Cihad:70, Tirmizi, Cihad:24, Nesei, Cihad:43, A.b.Hanbel, 5/198
(12) Buhari, Talak:25, Edeb:24, Müslim, Zühd:42, Ebû Davud, Edeb:123, Tirmizi, Bîrr:14
(13) Buhari, İman:7, Müslim, İman:71-72, Tirmizi, Kıyamet:59, Nesei, İman:19,33, İbn-i Mace, Mukaddime:9
(14) Buhari, Mezalim:3; Müslim, Birr:58; Ebû Davud, Edeb:38,60; Tirmizi, Hudud:3
(15) Haşır sûresi:18
(16) Müzzemmil sûresi:20
(17) İbn-i Ebi Şeybe, Kitabu’l-Musannef, 7/96, No:34459
(18) Hakka sûresi:18
(19) Hâkim, Müstedrek, 4/306
(20) Maide sûresi:8
Etiketler:beraat gecesi, beraat kandili, ihya, kandil, mübarek geceler, ramazan, receb, regaip, şaban, şaban ayı