Özel Haber »

“Sünnilik Ve Şiilik Diye Bir Dinimiz Yoktur” Sözüne Dair İlmi Tahlil

Son günlerden çokça tartışılan “Bizim Sünnîlik diye bir dinimiz yoktur, Şia diye bir dinimiz yoktur, tek dinimiz İslâm’dır” sözünün ilmi ve tarihi açıdan tahlili.

Devamını Oku... »
Makaleler

İslam, İbadet Rehberi, Fıkıh, Akaid, Tefsir, Güncel Yorumlar

Reddiyeler

Batıl Fırkalar, Batıl İnançlar, Bidatlar, Güncel Reddiyeler, Dinler Arası Diyalog

Kültür – Tarih

İslam Tarihi, Osmanlı Tarihi, Padişahlar, Tarihi Arşiv belgeleri, Vesikalar, Mecmua nüshaları

Unutulmuş Sünnetler

Sünnetin Önemi, Günlük Sünnetler, Hilye-i Şerif, Siyer-i Nebi, Riyazü’s Salihin

Boykot Kelimeler

Uydurma, Yersiz, Manasız, Boykot Kelimeler

Anasayfa » Mahmudiyye Özel


Sihir I – Sihir Var mıdır? Gerçek midir?

Sihir I – Sihir Var mıdır? Gerçek midir?

Medresetul Mahmudiyye ekibine gelen yoğun suallerden dolayı “Sihir” meselesi hakkında bir yazı dizisi yayınlamaya karar verdik.

Selef-i Sâlihîn’i

(Sahâbe’yi, Tâbiûn’u ve ilk Müctehid imamlarımızı), diğer fukahâmızı, Muhaddislerimizi, Müfessirlerimizi, Akâid âlimlerimizi ve eserlerini hiçe sayan aklını putlaştıran câhil ve bir o kadar da edebsiz bir nesil türetildi. Her hususta bilir bilmez avurtlarını şişire şişire konuşan bu ecvef ve kof zavallılar sihir mevzuunda da ciddiyetsizce ve câhilâne konuşmaktadırlar… “Sihir” mes’elesi de sözü edilen şu kimseler tarafından üzerinde gelişi güzel konuşulan hususlardandır.

Bu yüzden Sihir bahsini bir Mukaddime, sekiz Mes’ele ve bir Netîce çerçevesinde ele alıp îzâh etmeye çalışacağız. Mukaddime, mevzû’un, târîhin seyri içindeki yeri ve arka planı, Birinci Mes’ele, sihrin ma’nâsı ve ne demek olduğu, İkinci Mes’ele, sihrin çeşitleri, Üçüncü Mes’ele, sihrin hakîkatinin olup olmadığı, Dördüncü Mes’ele, ‘sihrin hakîkati vardır’ diyenlerin delîlleri, Beşinci Mes’ele, ‘sihrin hakîkati ve te’sîri yoktur’ diyenlerin delîlleri, Altıncı Mes’ele, Ehl-i Sünnet âlimlerinin, Mu’tezile’nin delîl zannettikleri şübhelerine cevâbları, Yedinci Mes’ele, sihrin hükmünün ne olduğu, Sekizinci Mes’ele, Hayrettin Karaman’ın “Büyü” başlıklı makâlesinin kısa tahlîli, Netîce de, Ehl-i Sünnet anlayışının yıkılıp yok edilmesinin işi nerelere vardıracağı hakkındadır. Tevfîk sadece Allah’tandır.

Mukaddime (Giriş)

Bir yanda Kur’ân ve Sünnet’i, Resûlüllâh sallellâhu aleyhi ve sellem ve Ashâb radıyellâhu anhum gibi anlayıp anlatan ve aklını bu noktada kullanmakla akıllılık yapan Ehl-i Sünnet âlimleri… Diğer yanda Kur’ân ve Sünnet’i aklının ve canının anlayıp ma’nâlandırmak istediği gibi anlayıp ma’nâlandıran ve karıncanın sırtına koca dağı yüklercesine akıllarına hiçbir zaman kaldıramayacakları kadar ağır yükü yüklemekle akılsızlık yapan akılcı akılsızlar tâifesi Mu’tezile ve onların kör taklîdçileri. Bu iki tâifenin, yani Ehl-i Hak ile Ehl-i Bid’at ve Hevâ‘nın, arasındaki anlaşmazlık noktalarından biri de sihir mevzû’udur.

Târîhin her devrinde, akla ancak kaldıracağı kadar yük yükleyenler akıllıca iş yapmışlar, rasyonalistler (akılcılar) ise hep akılsızlık yapagelmişlerdir. Onlar her zaman aklı -ya kaldıramayacağını bile bile veya ne kadar yüklenileceğini yine akla danışarak devir girdabına kapılarak- olmayacak kadar ağır yük altına koymuşlar ve akıl olmaktan çıkarmışlardır. Günümüzdeki rasyonalistlere göre çok daha seviyeli ve akıllı olan geçmiş rasyonalistlerin, Ehl-i Sünnet’e karşı olan bütün kanâatlerinde târîhin ve tenâkuzlarının şehâdetiyle akılsızlık yapmış olmaları katiyyetle sübût bulmuştur. Bu mühim nokta göz önünde bulundurulacak olursa, onların çok kötü kopyaları mesâbesindeki zamâne akılsız akılcılarının seviyesini varınız sizler tasavvur ediniz. İşin en mühim, en can alıcı, en heyecanlandırıcı ve en düşündürücü yanı da -âciz kanaatimce- şudur: Bu akılcı akılsızlar, hep zâlim ve despot padişahların, şeflerin, liderlerin ve iktidarların dönemlerinde tutunabildiler, desteklendiler ve beslendiler. Hep sırtlarını zâlimlere dayayarak Ehl-i Sünnet taraftarlarına kan kusturdular. Her zaman, zâlimlerle anlaşmalı ve sözleşmeli olarak yaşadılar ve geliştiler. Ancak, bâtıl yok olmaya mahkûm olduğu için, hicri dördüncü asırdan i’tibâren târîhin çöplüğüne fırlatıldılar, sesleri solukları kesildi.

Nihâyet, geçen asrın sonlarında, gittikçe zayıflayan Ümmet, küfür milleti tarafından iyice ablukaya alınıp, kendi içindeki beyinsizler yardımıyla tamamen felç edilince, bu rasyonalistler tekrâr devreye sokuldu. İngilizlerin Mısır Hıdivliğine tazyik ederek, Mason Abduh’u nasıl işbaşına getirdiklerini, İngiliz yetkilinin ağzından, büyük muhaddis Allâme Kevserî, Nazratu’n-Âbire’sinin başlarında ibretli bir şekilde anlatır. Mason biraderler Abduhların, Reşid Rızâların, Merağîlerin, Mahmûd Şeltûtların, Tahâ Hüseyinlerin, Ferid Vecdilerin dîne nasıl hıyânet ettiklerinin safahatını Şeyhu’l-İslâm Mustafa Sabri Efendinin, Mevkıfu’l-Akl ve’l-İlm’inde ibretle okuyabilirsiniz. Aynı zamanda, çağdaş rasyonalizmin veya ‘Neo Mu’tezile‘nin erkan-ı harbiyesi olan ekip Mısır’da işbaşında bulundurulup geliştirilmekle kalınmayıp,tohumlarını bütün dünyaya yaymalarında da onlara yardımcı olundu. Öte yandan, daha önce Hindistan’da sömürgeci İngilizler tarafından tezgâhlanan Kadiyânîlik nebîsi ve fitnesi ile işlerini yürüten küfür cephesi, oryantalizmin destek atışlarıyla da kuvvetlendirdiği bu iki fitne karargâhının birbirleriyle paslaşmasını temin etti.

Söz misâli, Kadıyânîlerden olan birisi, Ezher Şeyhi Merağî’ye, ‘İsa aleyhisselâm’ın âhir zamanda inip inmeyeceğini’ soruyor, o, işi Mahmûd Şeltût’a havâle ediyor. O da Mü’minlerin İcmâı ile bir îmân unsuru olan nüzûl hakîkatini inkâr ediyor, gelmeyeceğini söylüyor, Kadıyânîliğin bu iddiâsı böylece Mısır cephesince de imzalanmış oluyordu. Bu cephe, dedikleriyle, yazdıklarıyla ve fetvâlarıyla, her zaman -bilerek veya bilmeyerek- Ehl-i Sünnet’i, hatta bizzat Kur’ân’ı ve Sünnet’i hedef almıştır. Abduh ve Reşid Rıza biraderlerin Menâr’ı, Mahmûd Şeltût’un fetvâları ve diğerleri… Garb medeniyyeti karşısında aşağılık kompleksine kapılan bu şahsiyyet müflisi sürünün hepsinin hedefi budur. Bu cephenin Ehl-i Sünnet’e karşı giriştiği taarruzun mühim bir noktası da işte bu sihir mes’elesidir.

Öyleyse bu meseleyi etraflıca ele alacağız. Tevfîk ancak Allah’ (Celle Celalühü)’dandır…

Günlük ekleyeceğimiz “Sihir” yazı dizimizi takip ediniz…

“Sihir” adlı yazı dizimizin devamı için tıklayınız

Etiketler:, , , , ,